Keyifli okumalar♡
10 yıl önce...
Karanlık sokakta yürürken ağlamamı durduramıyordum. Ellerimi pamuklu pijamamın üzerinden kollarıma sarmış, titreyen vücudumu ısıtmaya çalışıyordum.
Saat kaçtı bilmiyordum. Ama güneş çıkmamıştı bir türlü. Çıkmak bilmiyordu, uzun zamandır yürüyordum.
Karanlıkta annemin bağırışlarına uyanmıştım. Korkuyordum, annem bağırmazdı. Annem kızmazdı, gülmezdi, ağlamazdı.
Annem sadece bakardı.
Dokunma, diyordu hiddetli sesi. İstemiyorum çocuk.
Gözlerimi kırptığımda bulanık olan etraf biraz düzeldi. Bir kaç yaş yanaklarımı üşüterek kendine yol çizdi.
Sırtımdaki çantayı düzelterek burnumu avucumdaki peçeteye sildim. Babam çok kızardı koluma sildiğim için. İğrençsin, Alin derdi.
Oyuncaklarım vardı çantamda. Bakkalcı Hasan abiye verip çikolata alacaktım. Korkmuştum annemin odasına gitmeye, kumbaram oradaydı ama alamamıştım.
Annemin çığlıkları arasında çantamı hazırlamıştım. Garip sesler geliyordu kulaklarıma. Canı yanıyor gibi inliyordu annem.
Korkuyordum. Korktuğumda ya elma yerdim ya da çikolata. Manavdaki Nusret amca çok sinirliydi, ona diyemezdim oyuncaklarımla elmaları takas edelim mi, diye. Ama Hasan amca bazen bana öylesine sakız verirdi.
Onun da bakkalı kapalıydı ama. Açınca kızacaktım, onun yüzünden başka bakkal aramak için uzaklara yürüyordum.
Kapıdan çıktığımda babamla karşılaşmıştım. Üzerinde bir şey yoktu, elinde bir havlu vardı. Nereye diye sormadı. Sadece beni izleyerek gideceğimi anladığında sessizce bir cümle fısıldadı.
Belki sen gittiğinde, Meryem bir bebek ister.
Onun sevgisinin bir takıntı olduğunu, bir çocuğun sokağa gecenin dördünde çıkmasına izin vermesinin normal olmadığını, henüz bilmiyordum.
Bu gece ev, canavarlarla dolu bir masal kitabı kadar korkutucuydu.
Burnumu çekerek önüme gelen saçlarımı ittim. Dün, alt komşumuz Leyla teyze örmüştü ama geceleri rahat edemediğim için çözmüştüm.
Yokuşu inerken soğuk rüzgar bedenimi titreterek saçlarımı savurdu. Karanlık yolda kimse geçmiyordu. Bazen bir kaç araba geçiyordu, kulaklarımı ağrıtan müzikler çalıyordu. Bazen birkaç adam geçiyordu, yalpalayan adımlarla elinde şişelerle.
Çok pis kokuyorlardı.
Yokuşu indiğimde soğuk rüzgarın uğultusuna acılı bir inleme karıştı. Minik adımlarım korkakça duraksadı. Yardım etmeli miydim? Ya canı çok acıyorsa ve benden başka kimse yoldan geçmezse?
Ya kimse ona yara bandı vermezse?
Merhametim korkuma üstün geldiğinde çikolatayı unutarak yan sokağa saptım. Biraz ilerledikten sonra önüme bir duvar çıkmıştı. Çıkmaz sokaktı.
Yanılmıştım, galiba annemin iniltileri hala kulaklarımdaydı.
"Canı acıyan birisi mi var?" Diye seslendim. Ocak ayının sonundaydık ama kar yağışı durduğu için etrafı görebiliyordum.
Kısık bir gülüş duyduğumda gözlerimi kırpıştırarak etrafa bakındım. Yanılmıyordum, birisi vardı. İleride iki duvarın köşesinden az ileride bir çöp konteynırı ve önünde yığılı siyah çöpler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-
Teen FictionHepimizin acıları var, bunlar bizim çekirdeğimiz. Hepimizin kişilikleri var, bunlar özümüz. Hepimizin maskeleri var, bunlar da şeftali kabuklarımız. Aslında hepimiz birer şeftaliyiz. Ve ben aslında bir Nektariye aşık oluyorum. Bu hikaye şeftalinin...