22_♪ Kime kaçtım ya ben?

823 56 19
                                    

Keyifli okumalar

İki yıl önce.

Akça Yalçınkaya.

Bilgisayar ekranına bakarken soğumaya yüz tutan kahvemden bir yudum aldım. Sıcakken içemiyordum. Dilim hassastı ve yaktığımda iki gün çekiyordum acısını.

Sarı saçlarımın örgüsünü omzumdan arkaya ittim. Ekranda dönen ve Allah bilir kaçıncı kez izlediğim Harry Potter'ı izliyordum.

Kim çocukluk aşkının başkasından olan çocuğunu korumak için kötü rolü yapardı ki? Saçları yağlı ve film boyunca günahım kadar sevmediğim adam, sonunda hüngür hüngür ağlamama neden olmuştu.

Bu kadar duygusal olmak benim suçum değildi ki, tüm duyguları üst seviyelerde yaşıyordum.

"Sen yine mi şu aptal büyücüleri izliyorsun?" Sevgilimin boynuma vuran nefesini hissettiğimde kalp atışlarım kendisini çoktan arşa çıkarmıştı. Huysuz çıkan sesine kahkahayı bastım. "Beni onlar kadar seviyor musun, emin değilim."

"Sevgimden şüphe mi ediyorsun?" Kaşlarımı çattım ve laptop'u kapattım. "Al işte, kapattım aptal büyücüleri!"

Yatağa çıkarak kollarını belime doladığında küskünce gözlerimi karşıdaki duvara diktim. Ben ona bakmayınca derin bir iç çekerek dudaklarını şah damarıma bastırdı. Gözlerimi kapatarak boynumu omzuna ve bedenimi bedenine yaslama arzusuna karşı gelmeye çalıştım.

"Benim bebeğim bana küstü mü?" Başımı salladım dudaklarımı büzerek. "Ama küsmesin bana."

"Küssün sana," diye omuz silktim. Bu sefer dudaklarını ilerleterek enseme bastırdı. Sıcak nefesi saten geceliğin içine sızarak iki omzumun arasına ulaştı. "Mirza."

"Söyle güzelim?" Elleri bel oyuntumda oyalanarak yavaş hareketlerle karnıma ulaştı. "Ne istiyorsun benimle barışmak için?"

"Sevgimden şüphe ettiğin için özür dile," ona doğru hafifç3 dönerek işaret parmağımı kaldırdım. "Ayrıca onlara aptal dediğin için de özür dileyeceksin. Çoğu zaman aptal ve hareketleri belirsiz insanlar da olsalar bunu söylemene izin vermiyorum."

"Peki," bana ışıldayan gözlerle baktıktan sonra ona doğrulttuğum parmağımın ucuna bir öpücük kondurdu. Gülmemek için kendimi tuttum, temas bağımlısının tekiydi. "Sevginden asla şüphe etmedim, sadece hangimizi daha çok seviyorsun bazen anlamıyorum. Yine de özür dilerim."

"Az önce onları kapattım ya!" Dedim isyanla. "Seni daha çok seviyorum!"

"Hmm," muzip sesini duyduğumda kendimi birden yatakta sırtüstü uzanırken buldum. Üzerimde yükselerek dudaklarını dudaklarıma sürttü. Yok, kendimi tutamayarak ve üzerine atlayacaktım! Ve daha dün gece sevişmiş olmamız umrumda dahi olmayacaktı. "Duyamadım."

"Bence gayet de iyi duydun," alnına dökülen nemli saçlarını iterek ellerimi ensesine kadar kaydırdım. Ona olan sevgim, kalbimden taşacaktı sanki. Ben bu denli derin hissederken onu, gözlerimden anlayabiliyor muydu acaba? "Bu akşam sinemaya gidelim mi?"

İç çekerek bana baktıktan sonra dudaklarıma derin bir öpücük bıraktı. "Noir'e gitmem gerek, ama öncesinde gideriz."

Heyecanlanarak gözlerimi büyüttüm. Dudaklarımda heyecanıma ve Mirza'ya olan sevgime bağlı olarak geniş bir gülümseme oluştu. "Tamam, vazgeçtim."

"Ne?" Kaşları çatıldı. "Noir'e gideceğim diye vazgeçtiysen zaten on ikiden sonra gideceğim. İstiyorsan gidelim, vazgeçme."

İşaret parmağımı iki kaşının ortasına bastırarak sırıttım. "Sinemaya gitmekten vazgeçtim çünkü daha ilginç bir yere gideceğiz."

içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin