12_□ Yağmurda ısınan kalpler

2.2K 137 21
                                    

Keyifli okumalar♡

Onu, kapıda gördüğüm ilk an anlamıştım her şeyi.

Ben, onun yüzünün her hattını hafızama kazımıştım ama onun benim yüzümden haberi yoktu. Ben, onun sesinin her bir tınısını duvarın ardındaki kıza müzik kutusu yapmıştım ama onun benim değişen sesimden haberi yoktu.

Bir gündüz vakti, yaralı bir haldeyken masal anlattığı o küçük kızın yeğeni çıkabileceği aklının ucundan geçmezdi kimsenin.

Ben büyümüştüm, sesim değişmişti, yüzüm değişmişti. Ama o biraz bile değişmemiş gibiydi. Aradan geçen on yıl, onda hiç bir şeyi değiştirmemiş miydi?

Ne yapacaktım? Bir şey yapabilir miydim? Kendim için değil de onlar için korktuğum o anları unutup o eve dönebilecek miydim?

Saçlarım peki? Lanetliler mi, değiller mi?

O beni tanımazdı ama ben onu unutmazdım. Yedi yaşındaki Alin'i hapsettiğim duvarların ilk taşları ondan gelmişti. Ben unutmazdım.

Çığlıklarımı.

Sessiz haykırışlarımı.

O günden sonra hayatımin tepetaklak oluşunu unutamazdım.

Donarak ölmek üzereyken gelen ve beni ısıtan Kar'ın kafası parçalandığında yüzüme sıçrayan kanları.

Ben unutmazdım. O bilmezdi, kirlendiğimi. Kimse bilmezdi.

Öğrenmek istemezlerdi. Sus Alin, derlerdi. Sus.

"Ne yapacaksın?" Ne yapacağım, ne yapmalıyım? Bir şeyler yapabilecek miyim? Gerçekten amcam, Yavuz'muydu yani? Ya hayal görüyorsam? Ya gerçek değilse?

Saçlarımı ören, Marsu ile ölen adam. Öldün mü gerçekten?

"Konuşmamı mı istiyorsun?" Dedim duygusal anıma geldiğinde. Böyle bir anı, nasıl oluyordu da hiç tanımadığım bu adamla geçirebiliyordum. "Emin misin?"

Yarıda kesip susmamı söyleyecek misin?

Güçsüz mü olmuştum yani şimdi? Acımı görmüştü, Asil. Başımı dizlerime yaslayarak ağladığımı görmüştü. Güçsüz müydüm artık?

"Eminim... sen konuştuğunda dinlemek bir lütuftur bana."

"Ya sen de affedersin ama bir sektir git şuradan!" Dedim bir hışım kafamı dizlerimden kaldırıp. Söylediğim son sözlerden sonra hiçbir şey demeden gelip benim gibi oturmuştu duvar dibine. Sessizce, ıslanmıştı kalbimle.

"Herkese yavşıyor musun nesin sen? Daha üç gün oldu beni göreli, diyor lütuftur!" Yok bir de neymiş pandalar günde yüzden fazla kez dışkılarmış!

Derdim, çektiğim çilem bitmiyordu! Bitmiyordu! Bir panda olup sıçmadığımız kalmıştı.

Şans yağmuruna şemsiyeli çıkmıştım resmen!

"Saçmalama lüften." Dedi teessüf eder gibi. Lütfen mi dedi o? Okulda bad boy, sokakta istanbul beyefendisiydi resmen. Bar önlerinde de acayip bir şeydi. "Ne yavşaklığımı gördün?"

"Lan görsem diyeceğim zaten, bu böyle bir halt. O da yok, her halt olabilirsin valla!" Kafasını çevirip bana hayret dolu bir bakış attı.

Böyle bir olaydan sonra girdiğim diyaloglar, psikolog paramı öde diye haykırıyordu resmen. Diyaloglar, kelimeler bile isyandaydı.

Güneş çıkmış, yağmur durmuş okul saati çoktan geçmişti. Telefon çantamda zırıl zırıldı. Ne oluyorsa bunlara da beni arayacakları tutmuştu.

içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin