Keyifli okumalar♡
Kafamı hafifçe oynatarak yumuşacık bir yastığa sarıldım. Derin bir nefes alıp uyku esnasında gülümsedim. Ve gözlerim aynı anda şakkadanak açıldı. Bu yastık, benim yastığım değildi. Benim yastığım şeftali kokardı.
Bunu ayırt etmem ve yattığım yerden fırlamam bir oldu. Hastanedeydim.
Ve her şey gerçekti. Ben bu hallere düşecek şeftali miydim be?
Bir hastane odasındaydım ve beni önemli görmemişler gibi serum falan da bağlamamışlardı. Ayıp etmişlerdi, şimdi ben kendimi yerlerde süründürüp de serum taktırmaz mıydım?
Yataktan birden kalkınca dönen başım bana otur lan yerine it mesajını gayet de güzel iletti. Yerime tekrar oturduğumda kapı açıldı ve içeriye bir doktor girdi. Hemen ardından ise biyo ailem.
Eski annem yoktu. Yeni zorunlu kızını alıp eve gitmiş olmalıydı. Onun zaten dünya yansa umrunda değildi. Yaşıyordu ama ruhu ölüydü. Bir ruhtan farkı yoktu.
"Bakıyorum da uyanmışsınız, Alin hanım." Dedi doktor hanım gülümseyip bir kaç şeyi not aldı. "Bu tür şok baygınlıkları, sağlık karnenizde gördüğüm üzere sizde uzun zamandır olan bir şey. Geçmiş olsun."
Ulan insan bir ilaç falan yazar. Şuraya bir kez daha bayılsam beni tutan olur muydu acaba? Atsam kendimi yere, ilaç verirler miydi?
Doktor çıktığında biyo annem ve babam yanıma geldiler. Annem yanıma otururken, biyo babam ayakta durarak ellerini cebine koymayı tercih etmişti.
"İyi misin, kızım?" Diyen biyo anneme sence iyi miyim, diye haykırma isteğimi içime gömdüm. "İyiyim."
"Biliyorum, senin için tramvatik bir olay bu olanlar." Diyen biyo babaya, "bende tramva falan, onlar işe yaramaz. Boşluğuma geldi bu." Dedim.
Bana bir iki saniye kadar garip garip baksalar da biyo annem yine söze girdi. "Biz senin, bizimle Adana'ya, evine gelmeni istiyoruz."
Herkes de beni öylece kabullenecekti yani, öyle mi?
Sanki kabul etmesem reşit olmadığım için beni zaten götürmeyeceklermiş gibi, düşündüm. "Tamam. Ama önce eve uğrayıp özel eşyalarımı almak istiyorum."
"O zaman ben, çıkış işlemlerini hallediyorum." Dedi biyo babam ve çıktı.
______
Eve doğru siyah bir minibüsün içinde gidiyorduk. Sanki hiç yer yokmuş gibi biyo anne ve babam iki yanıma geçip oturmuşlardı.
Ve son kontroller sonucunda zaten bana serum taktıklarını anlamıştım. Kolum mordu ağağa.
"Şimdi siz aşiret misiniz?" Dedim sessizliği bozarak. Sorum hemen biyo annem tarafından cevaplandı. Zaten kadın bir şey sorsa da konuşsam diye bekliyordu dibimde.
Onların bana olan özlemlerini hissedebiliyordum.
Çünkü her saniye seni özledik anlamına gelen uzun cümleler kuruyorlardı. Sanki daha önce görmüşler gibi.
"Öyleyiz ama malikanede sadece biz yaşıyoruz. Yani kalabalık değiliz. Abilerin var. En büyük abin Koralp, babanla birlikte şirkette çalışır genelde. İkinci abin Akan, şu anda tıp okuyor. Üçüncü abin, Mirza 19 yaşında ama bir sene devamsızlıktan sınıfta kaldı. Ve ikizin Barlas, amcanın kolejinde okuyor ikisi de. Seni de hemen bu hafta, kardeşlerinin okuluna kayıt ettirelim diyoruz. Sonuçta sınav yılın, geride kalmanı istemeyiz."
Kadın resmen konuşmak için soru sormamı bekliyormuş. Elinden gelse soy ağacımı vercek elime. Al ezberle diye. Eşit ağırlıkta zaten yeterince ezber yapıyordum, bence akrabalara hiç gerek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-
Teen FictionHepimizin acıları var, bunlar bizim çekirdeğimiz. Hepimizin kişilikleri var, bunlar özümüz. Hepimizin maskeleri var, bunlar da şeftali kabuklarımız. Aslında hepimiz birer şeftaliyiz. Ve ben aslında bir Nektariye aşık oluyorum. Bu hikaye şeftalinin...