Keyifli okumalar♡
Bir daha uyanmak istememek dedikleri bu olsa gerekti. Her yerim dayak yemiş gibi ağrıyordu.
Birbirine zamklanmış gibi bir ağırlığa sahip olan kirpiklerimi zorlukla araladım. Tavandan gelen ve gözlerimi yakan ışıkla tekrar kapattım.
Neler olduğunu algılamaya çalışan beynim, beni gözlerimi kapadığım anı hatırlamaya zorladı.
Eğer öldüysen seni asla affetmeyeceğim. Kendimi asla affetmeyeceğim. Seni o gün bırakan adamı da, beni bugün Adana'da olmaya zorunlu kılan sebepleri de affetmeyeceğim.
"Hayır," dedim fısıltıyla. Midemde bir şeyler birbirini boğazlıyormuş gibi bir savaş vardı. Galiba bağırsaklarım midemi boğuyorlardı.
Bu acıyı ya da bedenimin bu duruma verdiği tepkiyi nasıl anlatabilirdim, nasıl tarif edebilirdim bilmiyorum.
Sadece çok acıyor.
Gözlerimi araladım. Hastane odasındaydım. Yatakta ağrıyan bedenimi zorla doğrultarak oturur konuma geldim.
Etrafa donuk bakışlarla bakarak yutkundum. Kuruyan boğazım su için kıvranıyordu.
"Bunu yaptığına inanamıyorum," diye homurdandım kendimce. Bir sese ya da sağır edici olmayan bir sessizliğe ihtiyacım vardı.
Bir anda öyle bir umutsuzluk gelip kalbimi esir aldı ki boğulacak gibi hissettim. Dizlerimi kendime çekerek kollarımı dizlerime sardım.
Ağlama, tüm kötü şeyler seni bulduğunda ardından mutlaka iyi bir şey gelir.
Bunu atlatabilir miydim? Eski annemin kendisini benim yüzümden öldürmesini nasıl atlatacaktım ki?
Hiç söylememişti ama çok sevmişti beni. Onun için çabaladığımı görmüştü ve hiç değilse hayatta kalmıştı.
Şimdi ben gittim ve onun için çabalayan o kız olmadığında o da hayatta kalmak için daha fazla sebep bulamadı.
Ben gittim ve o beni sonsuza kadar terk etti.
Benim suçumdu.
Nasıl bu kadar çabuk kabul etmiştim bu insanların yanına gelmeyi? Nasıl kendimi adadığım insanları bir anda gözden çıkarmıştım?
Bu benim suçum değildi de kimin suçuydu?
Ağlamaya başladım. Bay S'nin bana aşıladığı ve her durumda güçlü durmam için söylediği onlarca kelime uçtu gitti.
Ben kimdim de güçlü olacaktım? Ben kimdim ki?
Niye tanıdığım herkes zarar görüyordu? Sıradaki kimdi? Berkay mı? İldem mi? Karya annem mi? Vural babam mı? Kardeşlerim mi?
Herkesi tek tek kaybedecek miydim?
Hepsi benim yüzümden mi olacaktı?
Varlığım mı zarar veriyordu yokluğum mu? Nasıl anlayacaktım?
Avucumu dudaklarımın üzerine bastırarak sesimin çıkmasını engellemeye çalıştım. Bir işe yaramadı, hatta daha sesli ağlamaya başladım.
Neden anne? Böyle mi olmak zorundaydı? Bana beni gördüğünü söylediğin an konuştuğumuz son an mı olacaktı?
Ağrıyan bedenimi zorla yataktan indirerek etrafta telefonumu aradım ama yoktu. İldem'i aramalıydım. Yaşıyor mu, öğrenmek zorundaydım.
Neredeydi bu şeftalisinin köküne sövdüğümün telefonu!?
Kapı açılıp kapandığında bile umursamadan çekmeceleri karıştırmaya çalıştım. Açıp kapadığım iki çekmecede de kayda değer hiçbir halt yoktu. Hele telefon hiç yoktu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-
Teen FictionHepimizin acıları var, bunlar bizim çekirdeğimiz. Hepimizin kişilikleri var, bunlar özümüz. Hepimizin maskeleri var, bunlar da şeftali kabuklarımız. Aslında hepimiz birer şeftaliyiz. Ve ben aslında bir Nektariye aşık oluyorum. Bu hikaye şeftalinin...