Bölüme biraz daha varken size alıntı atayım dedim. Malum bayram, iyi bayramlarrr.
Varal Asil.
"Neden buradasın?" Alkolden ya da her an akmak için an bekleyen yaşlardan dolayı kızaran gözlerim donuk bir şekilde yerden ona döndü. Kaderini yaşamaktan korktuğum adama. Dönüştüğüm ve değişmek için çaba harcarken benzediğim adama. "Bir erkek içerken yanında dostu olsun ister, ne zamandan beri dostuz?"
"Çünkü ikimiz de aynı canavarız," dedim kuru bir sesle. Yıkılmış, mahvolmuş, korktuğu ne varsa yaşamış ve tükenmiş bir insanın hayaleti vardı üzerimde. "Bir canavarla içilen kadar acı vermeyecek kimse."
Çünkü bir canavara karşı kaybettiğim her şey, hayatımdı. Nefesim, mutluluğum, hayata karşı beni ayakta durmakta zorlamayan ve canımı bile vereceğim tek şeydi.
Babam benim ve annemin canavarıyken, ben Alin'in canavarı olmuştum.
Olmamak için çabaladığım her şeyi olmuştum.
Kendimi daha önce hiç bu kadar suçlu hissetmemiştim. Hiç bu kadar dibe batmamış, daha önce hiç bu kadar kaybetmemiştim.
"Kendine acı vermek için benimle içiyorsun," bir tespit yapar gibi söyledikleriyle dilimi damağına vurarak şaklattı. Kadehindeki son viskiyi kafasına dikerek parmaklıkların ardına uzattı kadehi. Eğilip şişeyi boca ettim. Bardaktan taşıp üzerimize bulaştı. Sessiz kaldı buna. Bense buna bile öfkenlenip bağırıp çağırmak yıkmak istedim. Küfrederek sertçe şişeyi yere bıraktım ama pantolonuma bulaşan sıvıdan kaçmak için bir girişimde bulunmadım. Kafamı arkama yasladım. "Anlaşıldı. Seni ne zaman bırakacağını merak ediyordum."
"Ne?" Bu o andan sonra verdiğim en canlı tepkiydi. Alin'in telefonda benden korktuğunu söylediği andan beri. Onu korkuttuğumu anladığım andan beri. Alin'in gideceğini günler öncesinden ona söylemiş olma ihtimali beni birden alaşağı etti.
Onu gerçekten bu kadar mı rahatsız etmiştim de dönüştüğüm şeyi görmeye gelmişti?
"Ona söylemiştim," parmaklıkların ardında yere oturmuş benim gibi duvara bakıyordu. Bense artık gözlerimi üzerinde gezdiriyor bana onunla ilgili bir şey söylemesini diliyordum. "Çocuklar ailelerine benzerler demiştim. Kabullenemedi. Senin bana benzeyeceğini, kaderinin Aylin'e benzeyeceğini bir türlü kabullenemedi. Zavallıcık, çok fazla denemiş olmalı senin iyi birisi olman için. Seninle mutlu olmak için çok çabalamıştır şimdi o. Söylesene, lünaparka falan da gittiniz mi?" Başını iki yana sallayarak güldü. "Annenin yapamadığı yemekleri yapıp annenin yokluğunu da kapatmaya çalıştı mı bari?"
Yutkundum.
Boğazım yırtılmış gibi bir acı hissettim.
Çünkü yirmi yıldır hangisini swvdiğimi bile bilmediğim pastalardan sevdiğimi bulmam için on iki çeşit yapmıştı.
Annemin yerini doldurmak için mi yaptığını söylüyordu yani?
Alin'in benden korkması mı daha çok yıkmalıydı beni yoksa onun bana acıdığı için seviyormuş gibi yapması mı?
Ya gözlerinde gördüğüm merhametse ve ben deli divane bir aşık gibi onun gözlerinde görmek istediğimi kendimi gördüğüme inandırmışsam?
Ya aşk diye merhametine sığınmışsam?
Zorlukla kadehimi ona doğru kaldırdım. Onun görmediği sol gözümün kenarından sızan bir damla yaşla acı içinde gülmeye çalıştım. "İşte sana bu yüzden geldim. Başka kimse canımı acıtmak isetediğimde beni ondan vurmayacaktı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-
Teen FictionHepimizin acıları var, bunlar bizim çekirdeğimiz. Hepimizin kişilikleri var, bunlar özümüz. Hepimizin maskeleri var, bunlar da şeftali kabuklarımız. Aslında hepimiz birer şeftaliyiz. Ve ben aslında bir Nektariye aşık oluyorum. Bu hikaye şeftalinin...