Keyifli okumalar ♡
Gözlerini avına diken ajan şeftali, tüm dikkatini buna vermiş durumdaydı. Gece kulübüne sızmak. Sonra da asıl avını bularak onu yemek.
Ne diyordum ben be.
Eğildiğim çöp konteynırının dibinden kalkıp sırtımı duvara dayadım. Gece kulübünün önünde iki adet çam yarması vardı. Öyle uzun ve kaslıydılar ki eğilsem bacaklarının arasından geçip kapıya ilerleyebilirdim.
Ama sadece ilerlerdim. Adamlar böyle pompayla şişirilmiş gibi duran kaslara sahipti. Dakikasında tutup kaldırır ve duvara asarlardı ben de orada sallanırdım, salkım şeftali gibi.
İldem adresi atar atmaz, yanıma fazla para almadığımdan zorda kalmamak için taksiye binmeden otobüsle gelmiştim. Oldukça işlek bir bar caddesiydi burası. Eve de yakın sayılırdı ayrıca, dört kilometre ötedeydi.
İçeriye nasıl gireceğimi düşündüm bir süre. Kafamı ardımdaki duvara vurdum hafifçe. "Ulan çalışsana, ne diye durdun? Az önce beslemedim mi ben seni it?"
Birden bir şey oldu ve kafamın üzerinde yanan bir ampul hissettim. Duvara vurmam işe yaramış olacak ki birden çarklar dönmeye başladı.
Aklıma gelen planla şeytani bir sırıtma yolladım önümde patisini yalayan sokak kedisine. Dili patisinde bir süre boş boş beni izledi.
Duvardan ayrılıp yukarı caddeye doğru yürümeye başladım. İşlek bir yere çıktığımda aklımdakileri alabilmek için dükkan aramaya başladım.
Önce bir eczaneye girerek şırınga ve uyku hapı aldım.
Beş dakikanın ardından aradıklarımı bulduğumda aldığım yerin lavabosuna girdim. Tüm parayı bunlara vermiştim.
İşim bittiğinde aynaya baktım ve yeteneklerim için kendimi tebrik ettim. Harikaydım, mükemmeldim, dayak yemiş gibiydim.
Şırıngaların içerisine haplardan beşer tane atıp sulandırdım. Umarım kimse yüksek dozdan Allah'ına kavuşmazdı. Hafif ilaçlardı. Ne olur ne olmaz diye dört tane hazırlamıştım, bayılmazlardı bunlar falan. Şeftaliyi yemeyelim boş yere.
Umarım kimse beni bu halde görmezdi.
Saçlarımla yüzümü kapatarak dükkandan ayrıldım. Barlar sokağına gelene kadar hızlı adımlarla kafamı yere eğerek ilerledim.
Sonunda tekrar arkasına gizlendiğim duvarın önüne gelmiştim. Sırtımı duvara dayayıp az sonra yapacağım şey için kendimi hazırladım.
Üç.
İki.
Bir.
Yapıştırdım tokadı.
"İçime ayı kaçmış, yuh!" Dedim kıvranıp yanağımı tutarken. "Böyle hünerler anca kenime çakacağımda gelir zaten, kavgada gelmesin!"
Çok acıdı lan. Vurmasa mıydım?
Neyse, ajan şeftali olmak için bazı şeylere katlanacaktık artık. Ağzıma gelen metalik tadla gülümsedim. Dudağımı patlatmıştım.
Bir zahmet yani, o kadar dövüş dersini boş yere almamıştık. Mesela, şu kapıdaki ayılarla kavgaya girsem ölmezdim ama dayak yemeyeceğimi de asla garantileyemezdim.
Ellerimi saçlarıma daldırarak iyice dağıttım. Daha sonra kendimi nasıl toparlayacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu.
Yayık, korkak ve titrek adımlarla duvarın ardından çıktım. Gözlerim çoktan timsah gözyaşlarını akıtmaya başlamıştı. Gerisi sadece oyunculuğuma ve hızıma bağlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimizdeki şeftali -GERÇEK AİLEM-
Teen FictionHepimizin acıları var, bunlar bizim çekirdeğimiz. Hepimizin kişilikleri var, bunlar özümüz. Hepimizin maskeleri var, bunlar da şeftali kabuklarımız. Aslında hepimiz birer şeftaliyiz. Ve ben aslında bir Nektariye aşık oluyorum. Bu hikaye şeftalinin...