İyi okumalar ✨
Şansım yüzüme güldü deyip çabuk sevinmiştim. Hayat bana yine orta parmağı çekmişti. Yine işlerim ters gitmişti.
Kolumdan çektiği gibi bir arabaya bindirdi beni. Bindirmek değil arka koltuğa fırlattı resmen. Kendiside öne binmiş, hiç birşey demeden arabanı çalıştırmışdı.
"K-kimsin sen? Gökalpın adamısın değil mi?" Sesimin titremesine aldırmadan ciddiyetle sordum. Beni ancak onun adamları yakalardı, hemde kaçtığım an.
"Hayır." Sert ve soğuk edayla cevap vermişdi.
"Kimsin o zaman?" Cevap gelmedi, bana cevap verilmemesi artık hoşuma gitmiyordu. Sesimi yükselterek "Kimsin dedim." yine sordum.
"Seni ondan kurtarmaya geldim." Sesimi yükseltmeme karşı sakin cevap vermişti.
Beni kurtarmaya mı gelmiş? Neden beni kaçırarak kurtarıyor ama? Neden her kesin aniden bana yardım etmesi tutmuş? Ben hiçbirini tanımazken onlar benden haberdardı.
"Sana inanmıyorum. Beni Gökalpın yanına götüreceksin."
"Hayır, götürmeyeceğim." Aynı sakin, rahat tavırla cevap verdi. Artık hiç kimseye inanmıyorum, oda yalan söylüyor.
"Lütfen bırak beni. Hiçbirinize zararım dokunmadı. Ne istiyorsunuz benden?" Gözlerim yine dolmaya yüz tutmuştu, ama ağlamayacağım, kendimi zayıf gösteremem.
Arka koltukta olduğum için kafamı hafif kaldırmış, göz yaşlarımın gelişini engellenmeye çalışdım. Bu gün ne çokta göz yaşı dökmüştüm.
Karşımdaki adam bu hareketimi anlamış "Ağlama. Gerçekten seni Gökalptan kurtarmaya geldim. Evime gidince sana herşeyi anlatacağım." demişdi.
Ev mi?
"Gitmek istemiyorum, bırak beni." Yine umursanmamış, cevapsız sorularım gibi yine cevapsız kalmıştım.
"Öldüreceksen beni şimdi öldür!"
Araba aniden fren yapmış, arkada olmasaydım muhtemelen arabanın camından dışarı fırlamıştım.
Sert bir şekilde ön koltuğa deyerek tekrardan arka koltuğa yapıştım. Neden hep bu konuda bu denli garip tepkiler veriliyordu?
"Ne öldürmesi?" Bana dönüp 'dalga mı geçiyorsun?' der gibi bakıyordu. Sanki hiç yapmadıkları birşey.
Bana bakmasıyla karanlığın izin verdiği kadar onu süzmüştüm. Ama yüzünü seçememiş, neye benzediğini görememiştim.
"Sana zarar vermeyeceğim." diyerek önüne dönmüş, arabayı çalıştırmaya başlamıştı. Konuşmamla yine bana dönmüştü bakışları.
"Hepiniz aynı şeyleri zırvalıyorsunuz. Gökalpte beni korumak için kaçırdı, sende. Herkesin aniden iyilik damarı mı tuttu, beni korumaya çalışıyor? İyilik meleğimi çıktınız başıma? Eninde sonunda öldüreceksiniz zaten. Neyi uzatıyorsunuz?"
Hiç birşey söylemeden histerik bir şekilde gülmüş, arabayı çalıştırıp yola devam etti. Konuşmayı sevmiyordu herhalde.
"Neden birşey söylemiyorsun?"
"Eve gidince söyleyeceğim."
Sinirle başımı koltuğa yasladım. Yine başımı belaya soka bilmiştim. Umarım Gökalp çabuk beni bulurdu, uzun süre bu adamın evinde kalmak istemem.
Gideceğimiz yere kadar konuşmadım. Zaten konuşsam da birşey değişmiyordu.
Kafamı cama çevirmiş karanlık yolu izliyordum. Ormanlık alandan çıkmış, ıssız bir yere gelmiştik. Hiçbir yerden ışık gelmiyor, sadece arabanın farları yolu aydınlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı sırlar
Teen FictionSaate baktım, gece üçtü. Bense yeni işimi bitirmişdim. Hazırlanıp kafeden çıktım. İşten sonra hep gittiğim bir park vardı. Orada biraz oyalanıp eve geçecektim. Saatin geç olmasına aldırmadan parka gitmeye başladım. Zaten beni merak edicek birileri...