13. Fazla mı çocuktum?

389 17 96
                                    

İyi okumalar ✨

Yıldız abla zorla elime tepsiyi tutuşdurdu. Ne kadar götürmek istemediğimi söylesemde beni dinlemiyor, daha da ısrar ediyordu.

Gökalpın işi olduğu için yemeğe katılmamıştı ve Yıldız abla ona tepsi hazırlayıp benim götürmemi söylüyordu. Ama ben yanına gidemezdim, elim ayağım birbirine dolaşırdı.

"Hadi, götür şunu. Odasında seni bekliyor."

"Hayır, götüremem. Lütfen, Yıldız abla, sen götür." dedim inadıma devam ederek.

Göz süzdürüp "Hiç konuşmadınız. Git konuş." dedi ısrarla.

Kaç gündür sadece bir birimizden kaçıyorduk. Ne o yüzüme bakıyordu nede ben onunla konuşma cesareti buluyordum.

"Konuşsak ne değişecek ki? İstemiyorum."

"Çok şey değişecek. Götür şunu, sinirlendirme beni." Sesi yüksek çıkmış, yinede şansımı zorlamaktan bıkmadım.

"Ama bana kendi odandan başka odalara giremezsin demişdi."

"Ben gönderiyorum seni. Bir şey demez." Bahaneme yine söyleyecek birşey bulmuştu.

Hareket etmemiş, hâlâ yerimde dikiliyordum.

"Hadi!" Sesi fazla yüksek çıkmış, emirvaki tonda söylemişti.

Oflayarak Gökalpın odasına doğru gitmeye başladım. Merdivenleri dikkatle çıkarak tepsiyi herşeyi yerli yerinde götürmeye çalışıyordum. Heyecandan hızlı atan kalbime aldırmamaya çalıştım, ama kalbim inatla daha hızlı atıyordu her adımımda.

Merdivenler her saniye azalıyor, endişemse artıyordu. Keşke aksi olsaydı...

Her saniye kalbim hızını artırıyor, geri dönmek istiyordum içten içe. Sonrasında Yıldız ablanın azarını işitmek vardı, bu yüzden geri dönülemez bir yola koyulmuştum.

Odasının önüne gelmiş, gerginliğimi atmaya çalıştım. Ama olmuyordu, her nefes alışımda gerginliğim artıyor, kalbim hızlanıyordu. Bu böyle olmayacaktı, direkt odaya girmem gerekti. Belki onu görmemle gerginliğim azalırdı, tâbi böyle olmayacaktı.

Uzun bir süre kapının önünde dikildikten sonra kapını iki kez tıklattım. "Gel." kelimesini duyduktan sonra kapıyı açıp içeri girdim.

Kimin geldiğine hiç bakmamış, çatık kaşlarıyla işine devam etti.

O kadar mı yoğundu?

Eliyle masanın boş yerini gösterdi. Bu an yeniden kalbim hızla atmaya başladı. Her an kafasını kaldıracak gibi hissetmiştim.

"Abla, şuraya koy." Beni Yıldız abla sanmıştı.

Tepsiyi gösterdiği yere koyduktan sonra "Afiyet olsun." dedim gerginlikten kısık çıkan sesimle. Onun duymasına yeterdi ses tonum. Gelenin Yıldız abla olmadığını da bilsin istemiştim sesimi duyurmamla.

Sesimi duyduğu gibi kafasını hızla kaldırmış, beni beklemediği bakışlarından aşikârdı. Şaşırmıştı.

Onun daha fazla zamanını çalmayı düşünmüyordum. Göründüğü kadar yoğundu, işlerini uzatmak istemem. Bu yüzden olduğum yerden hareketlenmiş, kapıya doğru bir adım attım. "Biraz konuşalım mı?"

Duyduklarımla adımlarımın devamı gelmemiş, ona doğru dönmüştü kafam. "O gün hakda..."

Kafamı onaylar şekilde salladım. Karşısındaki koltuğu işaret etmiş çok beklemeden koltuğa geçmiştim.

Saklı sırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin