7. Yalnız bırakma beni

620 24 65
                                    

İyi okumalar ✨

Gökalp

Olaylar olayları buluyor, bir türlü bitmek bilmiyordu. Uğraştığım kadar da zorlaşıyordu durumlar. Elimden geleni yapıyordum, en çokta Dilek zarar görmesin diye. Ona birşey yapamasınlar diye...

Bu günde bitmek bilmiş, evin yolunu bula bilmiştim. Saat baya geç olmuş, gökyüzü sonsuz karanlığına bürünmüştü. Dilek bu saate uyumuştur artık, yoksa çocuk gibi benimle uğraşmasını isterdim.

Kapıdan içeri girdiğimde salonun ışıklarının yanılı olduğunu farkettim. Salonda hiç kimse olmadığı zaman lambalar açılmış olur, etraf bu kadar aydınlık olmazdı. Demek evde hâlâ ayık birileri var.

Kapıyı kapatıp mutfağa doğru adımladım, bu sırada televizyonun açık olduğunu gördüm. Adımlarımın yönünü değiştirip koltuğa yaklaştım. Biri vardı koltukta uzanmış.

Dilek uyuya kalmış...

Yüzüme hangi ara yerleştiğini bilmediğim gülümsemeyle önüne geçmiş, cam masanın üzerindeki kumandayı alarak televizyonu kapadım. Bu seste nasıl uyumayı becermişdi?

Uyuduğunda bile tatlı olmayı beceren kızı eğilerek izlemekten kendimi alı koyamamıştım. Beyaz tenli, hafif kalkık burnu, dolgun dudaklarıyla beni kendine hayran bırakıyordu. Bana göre tombul olan yanakları onu gözümde çocuktan farklı kılmıyordu ki, çoğu zamanki davranışları da bu yöndeydi.

Yüzüne düşmüş saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdım. Parmaklarımı saçlarında gezdirdim, saçları ipek gibi yumuşacık, kokusu bana pembe çiçekleri anımsatıyordu.

Yanağını okşadım, bu zaman yüzünün soğukluğunu hissettim.

Bahçede uzun bir süre geçirmiş olmalı ki, hâlâ ısınmamış yüzü. Hafif kızarık burnu da bunu kanıtlar nitelikteydi.

Artık odasına götürmem gerekiyordu, koltuk rahat uyku çekmesi için iyi seçim değildi. Üzerini de örtmemiş, koltukta becerdiyi kadar küçülerek uyumuştu.

Dikkatle bir kolumu kafasının altına geçirdim, tepki gelmeyince aynı şekilde diğer kolumu da dizlerinin altına yerleştirdim. Usulca kucağıma alırken birkaç mırıltılar çıkarmış, kafasını göğsüme yaslayarak uyumaya devam etmişti.

Alnına kısa bir buse kondurmuş, merdivenlere yönelmişdim. Uyanmaması için elimden geldiğince dikkatli olmuş, başarılı bir şekilde merdivenleri tamamlamıştım.

Büyük bir çaba sarf etmeden kapıyı açmış, yatağına yaklaşıp nazikçe yatağına bıraktım kendisini. Usul hareketlerle kollarımı kafasının ve dizlerinin altından çekmiş, üzerini de örtmeyi unutmamıştım.

Yine önünde eğilmiş, uyuduğu anki güzelliğini zihnime kazımak istercesine izlemeye koyulmuşdum. Saçlarını son kez okşayıp öpmüş, odadan çıkmak için kapıya doğru adımladım. Ama duyduğum şeyler duraksamama neden olmuştu.

"Baba.... Anne...... Bırakmayın beni....."

Ardından göz yaşları yanağında belirmeye başlamış, dudaklarının arasından bir hıçkırık kaçmıştı.

Daha fazla yerimde duramamış, geri yanına geçip parmaklarımı saçlarında gezdirdim. "Lütfen bırakın babamı." daha fazla göz yaşı, daha fazla hıçkırık.

Göz yaşlarını görmek, hıçkırıklarını duymak... Dünya durmuştu benim için. Kalbimi söküp almıştılar sanki, öyle acı saplanmıştı oraya... Her atışında acı verdi bana, gerçekleri hatırlatan acı...

Saklı sırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin