Saat 00.12.
Eylül ayını oniki dakika önce geride bıraktık. En sevdiğim ay açık arayla Eylül ayıydı, en sevdiğim mevsim sonbahar olduğu için Eylül ayının seveceğim başlangıçlarla geleceğine inanıyorum.Mesela çoğu insan yıl başlarında güzel bir başlangıç yapacağına inanır ben ise Eylül ayında güzel bir başlangıç yapacağıma , yapabileceğime inanıyorum.
Bugün işlerimiz bitince hepimiz boncuk gibi dağıldık . Ben kafeye gelip sahil kenarına bir sandalye atıp oturdum.
Günlerdir adam akıllı kafa dinleyemiyordum , iyi geleceğini düşünmüştüm ama kafa dinlemek beni biraz daha dibe çekmekten başka bir şeye yaramamıştı.
Gözlerimi belki yıldız görebilirim umuduyla göğe çevirdim , kalabalık bir şehirde pekte mümkün olmuyor yıldızları görmek . Işığın çok olduğu yerden sakınıp kendi ışıklarını da alıp gidiyorlar. Keşke bende istemediğim bir ortamdan kolayca ve keyfimce kendimi sakınabilseydim.
İstediğim noktaya gelmeye çalışırken hep istemedğim noktalarda savruldum bu savrulma maalesef ki hala durulmuş sayılmazdı ama az kalmıştı hissediyorum. Bu kargaşa bittiğinde ailemi de alıp sıfırdan bir hayat kurmak istiyordum.
Kaosun olmadığı , silah tutmadığımız, silahın doğrulmadığı, kaybetme korkusunun daha az olacağı bir hayat , yaşadığımızı hissedeceğimiz ölümden korkacağımız bir hayatımız olsun istiyordum.
İnsan yaşadığını hissetmeyince ölüm çokta acı gelmiyordu. Ben yaşadığımı hissetmek ve ölümden korkmak istiyordum. Silahsızlığı savunmasızlık olarak görmek istemiyorum artık.
Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Esen rüzgarın beni de alıp götürmesini istedim, parça parça savrulayım ama yine de gideyim istedim o an.
Suyun sesi biraz daha yükseldi yada koskocaman şehir biraz daha sessizleşti bilmiyorum. Ayağıma değen su daha da soğurken ruhuma değen sızı biraz daha artmıştı. Ağlama isteğim artık bastıramayacağım bir hal aldığında gözlerimi kapatıp göz yaşlarımın akmasına müsade ettim.
Yıllardır beklediğim o intikam vakti gelmişti. İntikam ateşiyle yanıp tutuşurken babam bu ateşi biraz daha harlamıştı , işin sonunda tek yanan babam olmayacakmış gibi hissediyordum.
Bugün korkudan göz bebekleri titreyen kızları görmek bana hiç de iyi gelmemişti , kurtulmuş olmaları dışında aşacakları atlatmaları gereken bir sürü sorunları olacakcı.
Belki de Eylül ayı bitmeden onların da kalbine umut filizlensin diye tohumunu bırakmıştır, belki Eylül onların ilk güçlü duruşu ve mücadelesi olurdu. Belki bir Eylül gecesine şükrederek uyurlar...
Algın , gerçeklik algısını ufaktan kaybetmeye başlamıştı , hala konunun ne olduğunu bilmemek beni içten içe korkutuyordu. Ona hiç bir zaman neden emin olamıyorsun diye soramayacak kadar korkaktım. Yapmadığım , işlemediğim bir günahın altında ezilmek istemiyordum. Babam yine birilerine zarar vermişti ve korkutmaya çalışıyordu.
Sorsam ne cevap alacağımdan emin olamayışımın verdiği bir sıkışmışlık vardı. Alacağım cevap belki çok basit bir olay belki de hayat çarklarının tersine dönmesini sağlayan bir olaydır bilmiyordum. Babamın artık duracağı noktayı bilmiyordum.
Birini öldürürsek katil oluruz , babam birilerini öldürdüğü için annem ona sırt çevirdi bizi de aldı çıktı o evden . Peki biz kaç kişinin sonsuz sessizliğine sebep olduk? Babamı hep kötü nitelendirdim ama beni ondan geriye koyacak hiçbir şey yoktu. Ben Görkem Özer'in kızı Alin Çağlar ve evet bende en az o adam kadar kötü birisiyim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münzevi
Dla nastolatkówBaşkasının ihaneti ve günahı sizin omzunuza ne kadar yük olabilir? Benim omzuma ne kadar yük olduğunu belki sizlere anlatamam ama birisinin hatası bir hayata merhaba dedirtirken bir hayata elveda dedirtti. Münzevilerin kaderi bu muydu ? Kalabalığı...