Eliz Çağlar
Alin intihar etti hastanedeyiz , belki bilmek istersiniz!
'Konum'Ne olursa olsun bence bilmeye hakları vardı . En çok Eliz'e kızmıştım , ona yaşadıklarımı ve hissettiklerimi anlattığımda yaşamayan bir insan olarak bile ağlamıştı , kendisi nasıl başka birisine aynı kötülüğü yapabilmişti bilmiyorum. Alin'in hayatı son zamanlarda olabildiğince zordu , intihar ettiği için ona kızgındım ama ondan çok daha azını yaşamış olmama rağmen zar zor atlatmıştım o süreci, onun yerinde olsam bu kadarını bende kaldıramazdım muhtemelen.
Oturduğum sandalyeden kalkıp bahçeye doğru adımladım , temiz bir havaya ihtiyacım vardı. İçeride çaresizce beklemektense en azından Algın'ın yanına gidebilirdim ona kızsam da yanlış da yapsa onu asla yalnız bırakmazdım. O iyi bir adamdı biliyorum. Bahçeye çıktığımda Algın direkt gözüme ilişmişti. Sessiz bir köşeye geçmiş bir kağıdı okuyordu. Yanına geldiğimde varlığımı bile fark etmemişti. Sıkıntıyla nefesini dışarıya verip kağıdı katladı ve cebine bıraktı , daha yeni varlığımı fark ediyordu. "Gelmişsin."
"Geldim geldim de o kağıt ne?" Gözlerini silip burnunu çekti. "Alin yazmıştı bugün okumak kısmet oldu. Geç kaldım galiba okumak için." Sesi çekilmişti artık Algın darma duman bir vaziyetteydi , doktor dediğinde haklı çıkar ve Alin'e bir şey olursa hali daha da beter olacaktı eminim. "Ne yazıyor diye sormalı mıyım?" Özel bir şey olmalıydı , mesaj atmak varken veya yüz yüze söylemek dururken neden bir kağıda bir şeyler yazsın ki. "Sormasan?"
Evet özel bir şeylerdi belli ki sadece başımı sallamakla yetindim . "Hala soğuk kanlı kalabildiğine göre Alin yaşıyor olmalı." Şimdilik yaşıyordu , bu da bir umuttu ama kalbe çok yakın bir yerden kendini vurmuş kötü haberin gelmesi an meselesi olabilirdi maalesef ki. "Yaşıyor."
"Durumu nasıl diye sormalı mıyım?" Bana bakmadan konuşuyordu. "Bilmiyorum sormalı mısın?" Kendisi de durumunun kötü olduğunu adı kadar iyi biliyordu yalnızca bunu sesli duymaya hazır mıydı emin değilim. "Durumu nasıl Bora,çok kötüyse söyleme." Sessizliğimi korumam ona bir cevaptı şu an da. Sesli duymaya hazır değildi ve sessizliğimi sürdürmem ağlamasını hızlandırmıştı. Başını iki yana sallayıp yüzünü sıvazladı. "Çok mu?" Sessizliğimi korumaya devam ettim.
"Bora konuşsana!" Yanına geldiğimden bu yana ilk defa bağırmıştı. Oturduğu yerden kalktığında bende hemen ardından kaltım hızlıca bana dönüp bir yumruk attı . Öfkesini nereden çıkaracağını bilemeyen bir çocuk gibiydi , acısı da en az o kadar saftı. "Bora konuş! Konuş lan konuş!" Başımı iki yana salladım. Konuşursam umut olacaktı bu ona ve ben her ihtimale karşı kendisini hazırlamasını istiyordum. "Bora nolur konuş." Bu sefer bağırmaktan çok uzaktı sesi kolumdan güç almak adına bana tutunmuştu. Algın'ı en son babasının cenazesinde böyle görmüştüm. İlk ve son sanıyordum , değilmiş.
"Alin öldü mü?" Bu ses Görkem Özer'e aitti. Hangi ara yanımıza gelmişti haberdâr değildim. "Hayır!" Görkem Özer her ne kadar cevap için bana baksa da Algın benim yerime cevap vermişti. "Alin ölmedi ve ölmeyecek!" Kolumdan son kez güç alıp dim dik durdu. Göz yaşlarını sildi boğazını temizledi . "Ölmeyecek." Bu sefer sesi fısıltı halindeydi bizden ziyade kendisini ikna etmeye çalışır gibi bir hali vardı. Umarım , umarım ölmez kardeşim.
Yazarın Ağzından;
23.02.2023
Zaman akmıyordu sanki , kötü bir sürecin de sancısı buydu galiba. Herkes bir yana savrulmuştu. Aynı şey için bekliyorlardı ama bir arada değil. Tam 24 saattir buradaydılar. Algın bir bankta oturuyordu hemen yanında ise Görkem Özer vardı. İkisi de gözlerini bir yere sabitlemiş haber bekliyorlardı. Başka bir köşe de Mete ve Eliz pişmanlıkla kendilerine kızmakla meşgullerdi Bora ve Arda hariç herkes kendi mahkemesinde kendi urgan ipini boynuna geçiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münzevi
Teen FictionBaşkasının ihaneti ve günahı sizin omzunuza ne kadar yük olabilir? Benim omzuma ne kadar yük olduğunu belki sizlere anlatamam ama birisinin hatası bir hayata merhaba dedirtirken bir hayata elveda dedirtti. Münzevilerin kaderi bu muydu ? Kalabalığı...