33

12.7K 6 0
                                    

Kapının önüne geldiğimde doğrudan içeriye girdim , gördüğüm görüntüyle ne yapacağımı şaşırmıştım. "Sakın!" Telaşla bir iki adım attığımda elini havaya kaldırıp beni durdurdu. "Bugün birine özür borcum olacaktı kimden özür dileyeceğimi bilemedim o yüzden önce kendimden ardından da ikinizden de özür diliyorum. Bilirsiniz adalet duygum kolay kolay şaşmaz. " Cümlesi biterken silah patlamıştı.

Görkem Özer atılsa da yetişememişti , patlayan silahtan çıkan mermi çoktan Alin'in tenini delip etine gömülmüştü. Doğrudan kalbine doğrultması pişmanlığımı bin kat yukarıya çekmişti. Şu an ona koşmam , sarılmam , bağırmam belki ağlamam ya da en kötü ihtimalle ambulansı aramam gerekmez miydi? Dizilerde filmlerde hep böyle olmaz mıydı?

Yapamamıştım. Olduğum yerden hareket edemiyordum. Bu anın gerçek olduğunu kabul edemiyordum. Şu an bir kabus görmüş olmayı ve birazdan uyanacak olmayı diliyordum tıpkı suç işlemiş bir çocuk gibi. Babası tutabilmişti Alin'i yere yığılmadan hemen önce. Başımı iki yana salladım kendime gelmek adına. "Algın hadi!" Görkem Özer'in sesiyle bir nebze de olsa kendime gelmiştim . Şu an rüya değildi harekete geçmem gerekiyordu artık.

Alin başı aşağı sarkmış bir şekilde Görkem Özer'in kucağındaydı. Hızlıca onlara asansörü çağırıp koşar adımlarla aşağıya indim. Babası bana hadi dediyse yaşıyordur değil mi? Bir ihtimali var mıydı yaşamak için? Tanrım lütfen yaşasın. Bugün inanmadığımı iddia ettiğim Tanrıya yalvarmaktan başka yapabilecek hiçbir şeyim yoktu.

Binadan koşarak çıkıp arabayı kapının önüne çektiğimde binadan onlar da çıkmıştı. En yakın hastaneye sürerken ayağımı gazdan elimi kornadan çekmiyordum. Bir ihtimal için. "Nefes alıyor mu?" Babasına baktığımda içim titremişti gerçekten babasına çok benziyordu. İlk başlarda benzettiğim kadar vardı. "Nefes alış verişi çok yavaş. Yetişemedim isabeti biraz şaştı ama kendisini hedef almasını değiştiremedim."

Sesi bağırmaktan çok uzaktı kendisine kızıyordu. "Alin yaşayacak! Güçlüdür o , yaşayacak." Şu an hangi yüzle Görkem Özer'e teselli vermeye çalıştığımı bilmiyordum. Kendimden utandım bir kez daha. Bu teselliye ben de inanmak istiyordum , söyleyen benken inanmıyordum babası nasıl inanacaktı?
"Namlunun ucunu bana doğrultursun sanıyordum. Keşke yalan söyleseydim ve bana doğrultsaydın ilk defa dürüstlüğümden pişmanım Alin." Ağlıyordu , Görkem Özer ağlıyordu!

Bir şeyler söylemek istedim ona ama söyleyemedim. Evladını ölüme ben terk etmiştim bir nokta da. Güçlü bir insandı Alin ama onun da gücünün yetemeyeceğini düşünemedim. Aptallık ettim , herkes aptallık ederdi ama ben aptallıkların en büyüğünü yaptım. Kalbine silah doğrulttuğum gün kendini kalbinden vurmaya çalıştı , belki de başardı bilmiyorum. Umarım Görkem Özer'in atılması bir nebze de olsa yetmiştir.

"Algın , ona bir şey olmaz değim mi? Bir yerlerde nefes aldığını bilmenin güzelliği ile yaşıyordum ben. Algın ona bir şey olmaz değil mi?" Korktuğu bir cevap vardı ve bu cevap ikimizin de korkusuydu şu an da.  "Olmamasını diliyorum." Sesim olabildiğince kısık çıkmıştı duydu mu duymadı mı emin bile değildim. "Alin lütfen diren!" Yalvarıyordu , ağlıyordu , teselli arıyordu. Sırtı yere gelmeyen Adam , darma duman oluyordu her geçen saniye.

Hastanenin önünde durduğumuzda direkt Alin'i bir sedyenin üstüne bıraktık. Ne yaptığımızı bilmiyordum hastanenin beyaz ışığı ve koridorları baş ağrısı yaparken , sesler uğultu halinde geliyordu. Koşar adımlarla Alin'i yanımızdan götürdüler. Alin bugün sence de fazla koşmadık mı?

Hangi kata gittiler , şu an ne yapıyorlar , durumu ne , yaşıyor mu? Hiç bir şey bilmiyorduk. Hastanenin giriş katında ayak altı bir yerde olduğum nokta da  kalmışken , Görkem Özer bir duvara yaslanıp yere doğru kaymıştı. İkimizin de Alin hakkında soru sormaya cesareti yoktu çünkü ikimiz de biliyoruz ki durum sandığımızdan daha kötüydü. Görkem Özer'in her yeri kan içindeydi. Eminim ki ilk kez kan bulaşmıyordur üstüne ama bu kan kızının kanıydı.

MünzeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin