"Arda!" Eliz'in çığlığı ile yerimden sıçradım. Ayağa kalkmam ile Algın'ın da uyanması bir olmuştu hali hazırda. Gözlerim otomatik olarak Ardayı aradı ama göremedim. Eliz de ortalıkta görünmüyordu.
"Günaydın" yeni uyandığı için boğuk gelen sesiyle Algın'a döndüm. "Günaydın" sesim artık mırıltı halinde çıkmıyordu. Olabildiğince tek düzeydi. Algın birden uyanmışlığın verdiği sersemlikle etrafı izlerken ben oturduğum yerden kalkıp balkona çıktım.
Mete sandalyede otururken Arda ve Eliz bahçede sarılıyordu. Hemen bahçeye atlayıp Eliz'in ardından , Arda'nın önüne geçtim. Bir süre yüzüme baktığında tebessüm edip sıkıca sarıldım. "Hoşgeldin çiçeğim." Hep çiçeğim diye hitap ederdik birbirimize. Bir insana hitap şeklinizi bile özlemek mümkün olabiliyordu.
"Hoşbuldum güzelim. İyi gördüm seni." Cümle her ne kadar net olsa da iyi olup olmadığımı sorguluyordu kollarımı gevşetip geriye çekildiğinde tebessüm ettim. "Alin Çağlar her zaman iyidir bebeğim." Kurduğum cümleye şen bir kahkaha attıktan sonra kolunu omzuma bıraktı , bende beline sarıldım ve öylece durduk bahçede.
Arda benim yürüyüşümden bile iyi olup olmadığımı anlardı çocukken. Eminim ki yine anlardı. "Sizin bu samimiyetiniz ne zaman bitecek." Eliz'in yapay sinirine göz devirmekle yetindim yalnızca.
"Bitmesi mi gerekiyor boncuk?" Arda Eliz'in gözleri renkli olduğu için boncuk derdi, Meteye hep kardeşim derdi. Zerrin ise bu hayattaki tek zaafıydı. Mete ve Eliz bilmese de Zerrinden bahsederken zaaf diye bahsederdi bana. Öyle masum bir sevgiydi...
"Ardacım samimi olmayın demiyorum. Bu kadar samimi olmayın diyorum." Bahçeden zıplayıp balkona atladı. "Sanane ablacım , istediğimiz samimiyeti kurarız." Bana göz devirip bir tane sandalye çekti ve oturdu.
Bahçe de bir adım sesi duyunca bakışlarımı yoldan tarafa çevirdim , gelen kişi Boraydı. "Bora bey nerede kaldınız?" Bana tebessüm edip burnuma vurduktan sonra Ardaya döndü.
Tanışmak adına eline uzattı ve "Ben Bora, sen kimsin bilmiyorum ama bu kız güvensiz birisini bu eve getirmezdi." Sesinde her ne kadar alay olsa da , söylediği cümleye inancı olduğunu biliyordum. "Bende Arda. Geçmişten birisi diyebiliriz."
"Geçmişten birisi diyemeyiz. Kardeşim gibidir. Bir sebepten ötürü bir süreliğine ayrı kalmıştık tekrar bir araya geldik diyebiliriz." Mete söze atlayıp doğru bir açıklamada bulunmuştu. Ardayla göz göze geldiğimizde tebessüm edip kaşımla Meteyi gösterdim.
Gözüm tekrar balkona döndüğünde Bora da balkona atlamıştı. "Her neyse eminim ki iyi anlaşacağımız birisidir." Bora kendince yorumunu yapıp bir sandalye çekip Mete'nin yanına oturdu.
Algın kapının kenarına yaslanmış insanları izliyordu sessizce. Göz göze geldiğimizde gözlerimi kaçırma iç güdüsü beslesem de yapmadım. 'Ne oldu' dercesine göz kırptım. Oda yalnızca omzunu kaldırıp indirdi. Arda'nın bizi izlediğinde emindim.
"Konuşmamız gereken şeyler var. Biz bugün Arda ile Görkem Özer'in adamlarının yanına gittik." Şaşkınlıkla Meteye ve Ardaya baktım. Sohbeti her ne kadar Mete başlatmış olsa da bu fikrin Ardadan çıktığına nedense emindim. "Şunu da söyleyeyim, Hastanedeki adamları ortaya çıkardım ve gizli mahzene attım. Elimizde biraz daha adam var yani." Dün gece durmamış çabalamışlardı. Mete'nin adamları yakalaması işimize geliyordu.
"Öttüler mi bir şeyler bari?" Merakla bir Ardaya bir de Meteye bakmaya devam etmekten kendimi alı koyamadım. "Öttüler çiçeğim. Güzel şeyler öttüler ama eksik biliyorlar muhtemelen. Görkem Özer'i de biliyorsun hiç bir şeyi apaçık ortalığa sermez. Adamların birisi bize bir kroki verdi ama nerenin krokisi bilmiyoruz. Gizli kasası oradaymış. İnsanları tehdit ettiği Dosya Arşivi de oradaymış. Bulabilirsen eğer büyük bir çöküş yaşatırız."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münzevi
أدب المراهقينBaşkasının ihaneti ve günahı sizin omzunuza ne kadar yük olabilir? Benim omzuma ne kadar yük olduğunu belki sizlere anlatamam ama birisinin hatası bir hayata merhaba dedirtirken bir hayata elveda dedirtti. Münzevilerin kaderi bu muydu ? Kalabalığı...