Sinirle ikisini de çantama koyup düşünmeye başladım. Bu işin içinden yalnızca zekamla çıkabilirdim. Tek temennimin babamın Algın kadar zeki olmamasıydı. Onun tarafından köşeye sıkışmak istediğimi hiç sanmıyordum. Işıklarda durduğumuzda gözüme kırtasiye tabelası çarpmıştı. O an aklıma gelen şeyle gülümsedim. "Kırtasiyenin önünde dur bir şey alacağım."
Eğer düşündüğüm şeyse çokta zor olmayacaktı , oyuncak at neyi simgeliyordu bilmiyorum ama içimden bir ses önce şu kağıdı çözmem gerektiğini söylüyordu. "Ne alacaksın inme bana söyle ben alırım." Kafamı iki yana sallayıp hızlıca arabadan indim.
Kırtasiyeden içeriye girdiğimde yüzüme çarpan kitap kokusuyla istemsiz tebessüm ettim. "Merhaba kolay gelsin , Ben bir dolma kalem mürekkebi alabilir miyim ? Siyah olursa sevinirim." Adam acelem olduğunu anlamış olmalı ki hızlıca arka taraftaki rafları karıştırmaya başladı. "Vallahi kızım dolma kalem mürekkebi kalmamış." Hayır ya . Düşün Alin , düşün. Etrafa bakındım ne işime yarayabilir diye , bakınırken tahta kalemi gözüme çarptı.
"Abi bunların mürekkebi var mı peki?" Kalemlerin olduğu yerin altında bulunan bir çekmeceyi çekti ardından içinden mürekkebi bulup bana uzattı. Bulmuş olmanın verdiği rahatlıkla gülümsedim. "Hanım kızım bunlar dolma kalem için kullanılmaz ama bilesin." Ah amcacım çok tatlısın , bugün ki taksici dayıdan sonra sana sarılıp öpesim geliyor. "Tamam amcacım teşekkür ederim , borcum ne kadar?"
Adam etrafa bakındı yine bir şeyler arıyor gibiydi. "Ya oğlumun dükkanı burası biraz işi vardı fiyat listesine bakınıyorum da göremedim kızım." Konuşurken bile bakınıyordu. Cüzdanımdan biraz para çıkarıp tezgaha bıraktım. "Tamam amcacım bu seferlik böyle olsun , teşekkür ederim." İşimi halledip kırtasiyeden çıktım ve tekrar arabaya bindim.
Çocukken gerçekten çocukken yedili sekizli yaşlarımda olmam lazımdı galiba. Babamla beyaz kağıda beyaz kalemle şekiller çizer tahmin etmeye çalışırdık. Mürekkeple kağıtta ki yazıları ortaya çıkarırdık ama günde bir kere hakkımız olurdu. Bazen kağıt yırtılırdı ve babam asla ne çizdiğini söylemezdi . Şu anda da bir kere hakkım vardı. Hala atın ne demek olduğunu bilmiyordum ama tek temennim biraz şansım varsa kağıtta buna dahil bir şeyler yazıyor veya çiziyor olmasıydı.
Bu konuyu annemle konulacaktım , benim hatırlamadığım bir şeyler hatırlıyordur mutlaka. Çok bir vaktimin olmadığına adım kadar emindim. Ne olursa olsun sıra bende babacığım ve ben çocukkende sıramı kaptırmazdım bunu annemden bile iyi bilirsin. Bu akşam planı hızlı bir şekilde yapıp gece harekete geçilmesi gerekiyordu. Uyandığında yüzünde şüphe olmalıydı. Tüm adamlarından şüphe etmeliydi.
Kafeye geldiğimizde hala Mete ile soğuktuk. Ona her şeyden önce kırılmıştım. Ne olursa olsun benimle gelmeliydi. Ben olsam yalnız bırakmazdım. Gerçi o da yalnız bırakmadı teorik olarak ama olsun. Gelen Algın bey değil de başka birisi de olabilirdi ve benim kendimi koruyacak bir silahım bile yoktu. Kafeye girdiğimizde Mete direkt bize ait bodrum katına ilerledi. Burada gizli bir toplantı alanımız vardı. İlk inşa edildiği süreçte projeye eklemiştik.
"Hoşgeldiniz Alin hanım , bir hanımefendi sizinle görüşmek için geldiğini söyledi." Bakışlarını takip ettiğimde kadını görmem ile gülümsedim. Geleceğini biliyordum . "Ben odama geçiyorum hanımefendiyi de odama getirin." Merdivenlerden yukarı çıkıp koridorun sonunda ki odaya girdim. İçerinin havasızlığı ile yüzüm istemsizce buruşmuştu. Pencereleri açıp deniz havasının içeriye girmesini sağladım.
Kapı tıklatıldı ardından açıldı. Hanımefendiye nereden bakarsanız bakın para için yaşadığını bilirdiniz. Hayır asla önyargı değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münzevi
Teen FictionBaşkasının ihaneti ve günahı sizin omzunuza ne kadar yük olabilir? Benim omzuma ne kadar yük olduğunu belki sizlere anlatamam ama birisinin hatası bir hayata merhaba dedirtirken bir hayata elveda dedirtti. Münzevilerin kaderi bu muydu ? Kalabalığı...