Belimde ki silahı elime alıp fotoğrafları salonun ortasındaki sehpaya fırlattım. Mete ve Eliz aynı anda bir fotoğraf aldılar ve gördüklerini sindirmeye çalıştılar. "Seni sürtük!" Derin Çağlar kiminle fotoğraflarını attığımı anlayınca üzerime atlamıştı ama bu sefer onu durduran şey tam alnının ortasına doğrultulmuş silah oldu.
"Alin sakın!"
"Sakin olur musun?"
"Alin!"
"Alin pişman olacağın bir şey yapma!"
Herkesin dudaklarından cümleler dökülüyordu ama hangi cümle kime ait bilmiyordum. Sesler daha çok uğultu halindeydi. "Seni sürtük! Öyle mi? Görkem Özerden intikam almak için Cevdet Soyluyu nasıl ikna ettin?"Sadece sallıyordum , tutma ihtimali olan her cümleyi sarf edecektim. Olduğu yerde sinirle ayağını yere vuran Derin Çağlar az önce beni onaylamıştı. Hafif bir kahkaha atıp tekrardan kendisine döndüm. "Ama hala 'seni sürtük!' diyebiliyor olman ne kadar da komik değil mi anneciğim?" Alayla devam eden her cümle de Derin Çağlar biraz daha sinirleniyordu.
"Hesap vereceksiniz! En çok da sen hesap vereceksin Çağlar. Hazır ol muhtemelen kendi ateşini yarattın. Tanrıdan dilerim senin ölümün benim elimden olsun. " Silahı son kez sallayıp geri indirdim kimsenin bir şey demesine kalmadan odama ilerledim. Hala yatağın üstünde duran fotoğrafları ve hatıra kutumu alıp bahçeye çıktım. Algınlar kendi bahçelerine geçmişti.
Arda gelip kutuyu aldığında bende diğer tarafa zıpladım. Pencereden girmeme gerek kalmamıştı , kapıya dolanıp içeriye geçtim. Koltuğa oturduğumda dizlerimi kendime çekip başımı da dizlerime yasladım. 'Taner Çağlar' bana dokunmaya mı kalkmıştı ve babam bu yüzden mi onu öldürmüştü? Ben neden hatırlamıyordum?
Vücuduma değen elle mümkünmüş gibi kollarımı bacaklarıma daha sıkı sardım. "Alin odada ikimiz varız çiçeğim. Konuşalım mı biraz?" Arda'nın güven veren sesiyle kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "Yüzleşmen bitti. Bana anlatmak ister misin?" Başımı aşağı yukarı salladım ama muhtemelen her şeyi duymuşlardı zaten. "Anlatmama gerek yok bence duymuşsunuzdur o bağırtı çağırtıyı."
Başını sallayıp kafamı omzuna yasladı. "Duyduk. Senin bir suçun yok. Ben şahsen Derin Çağlardan uzaklaştığın için mutluyum. Böyle bir insanla aynı evde yaşamaya devam etmeni istemezdim. Görkem Özer'e teşekkür etmelisin." Buruk bir tebessüm yerleşti yüzüme. Ona teşekkür etmem gerektiğini birinin bana söyleyeceği hiç aklıma gelmemişti.
Fısıltı halinde konuşuyordu ve bende kendisi gibi devam ettim. "Bir gün yine bana gelirse belki teşekkür ederim. Bilmiyorum belki de etmem. Derin Çağlar gibi bir insandan uzaklaştığım için bende memnunum. Arda iyi ki geldin biliyor musun? Tam vaktinde geri geldin , kafayı yerdim muhtemelen birisi yanımda olmasa."
Sıkıca sarıldığında aklıma gelen şeyle hızlıca geri çekildim. "Görkem Özer'in babam olduğunu öğrendiler mi." Gözlerimiz istemsiz kapıya dönüyordu. "Hayır öğrenmediler. Algın 'Görkem Özer ve Alin'in babası tanışıyor mu?' diye bir soru sordu biz senin odandaydık. Bende yalnızca başımı salladım."
Buna sevinmiştim , kendi aralarında ki meseleyi hala bilmiyordum , öğrendikten sonra belki anlatabilirdim , belki...
Bir süre Ardayla yan yana oturduk, gün hafiften ortalığa serilmeye başlamıştı. Uyku hafiften etrafımı sarmaya başlamıştı. Arda oturduğu yerde uyuya kalmıştı , onu koltuğa yan yatırıp üstüne salonda ki battaniyeyi örttüm.Biraz hava almaya ihtiyacım vardı ama yan evde pek de görmek istemediğim insanlar vardı artık. Odadan yavaşça çıkıp mutfağın balkonuna geçtim. Burası yan eve ters düşüyordu. Sigara içmek istiyordum ama üstümde sigara yoktu. Gelen kapı sesiyle mutfağın girişine baktığımda Algın içeriye girmişti ve hissetmiş gibi elinde sigara paketiyle yanıma gelmişti. "Oturabilir miyim?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münzevi
Fiksi RemajaBaşkasının ihaneti ve günahı sizin omzunuza ne kadar yük olabilir? Benim omzuma ne kadar yük olduğunu belki sizlere anlatamam ama birisinin hatası bir hayata merhaba dedirtirken bir hayata elveda dedirtti. Münzevilerin kaderi bu muydu ? Kalabalığı...