31

12.7K 70 2
                                    

Algın'ın Ağzından

"Neden devam etmedi?" Hafif bir tebessüm yerleşti dudaklarına. "Çünkü ben öldüm." Kurduğu cümleyi idrak etmeye çalışırken bir kere daha nereden tanıdığımı hatırlamak için yüzüne baktım. Aklımda ki kişi olabilir miydi? Hayır! "Senin ismin ne?" Bana döndüğünde 'bilmiyorum' dercesine omuzlarını kaldırıp geri indirdi. "İsmim var aslında ama yıllardır kimsenin ağzından duymadım."

"Senin ismin Zerrin mi?

Bir kaç kez gözlerini kırpıştırdıktan sonra bir adım geriye attı. Evet Zerrindi.
Bunu birisine anlatsam kafayı yediğimi , delirdiğimi düşünürdü ama karşımda ki kız Zerrindi. Yüzünü karakalem yapmam için Alin'in gönderdiği fotoğraftan hatırlıyordum. O zamanlar çocukmuş şu an genç kız , ilk başta tanıyamamamın sebebi buydu muhtemelen.

"Gitme. Şu an böyle bir şeyin nasıl mümkün olduğunu bilmiyorum ama hepsi sana hasret kalmış Zerrin gitme." Gözlerini kırpıştırıp bir şeyler düşündü kendince "Gitmem gerekiyor." Başımı iki yana sallayıp kolundan tuttum. "Gitmem gerekiyor , ismin ne bilmiyorum ama eğer gitmezsem onlar zarar görecek."

"Kimden korkuyorsun?" Gözlerinin titrediğine şahitlik etmek içimi ürpertmişti. Bir mezarlıkta , öldüğü sanılan birisiyle duruyordum şu an da. "Söyleyemem." Gidecek korkusuyla kolunu daha sıkı tuttum. Kalacak birisi gibi bakmıyordu zaten şu an bana. "Zerrin , hepiniz farklı noktalarda acı çekeceğinize aynı yerde mücadele etmeye ne dersiniz? İnan bana daha mantıklı olur."

"Şöyle yapalım , ben şimdi gideyim. Bir hafta sonra bugün buraya Alinle gel olur mu? Halletmem gereken bir şeyler var. Buraya o gün gelemezsem sonra ki gün mutlaka gelirim. Alin'e söyle beni bu mezarlıktan kurtarsın. Hepsini çok özledim." Sesi titrese de ağlamadı. "Söz verdin bir hafta sonra buraya gel beni Alin'e yalancı çıkarma olur mu?"

Ellerim kolundan kaydığında başını sallayıp yanımdan uzaklaştı. Bizi dün izleyen kişi Zerrin olabilir miydi? Hala aklım almıyordu. Kimden korkuyordu ? Yıllardır kendi mezarına mı geliyordu? Belki Alinlerin onu fark etmesini istediği için geliyordu. Hiçbirisi mi mezarına gelmemiş yıllardır. Bir çıkmaza düşmüştüm yine , umarım o kolu bıraktığım için pişman olmam. Umarım.

Çalan telefonumla irkilip cebime uzandım. Alin arıyordu. Hissetmiş gibi arıyordu. Derin bir nefes alıp telefonu açtım. "Efendim." Söylemeli miydim? Ne denirdi ki? "Neredesin?" Haylazlığa vur Algın! 

"Ne o hesap soracağımız raddeye geldik de benim mi haberim yok." Sesimi olabildiğince tek düze tutmaya çalışıyordum. Ne zaman böyle davransam cevapsız kalıyordu. "Mezarlıktayım güzelim. Bir şey mi oldu?"

"Tamam bekle geliyorum." Bir şey dememe kalmadan telefonun kapanma sesi gelmişti. Yağmurdan çamur olmuş paçalarıma bakıp başımı iki yana salladım. Babamın mezarının kenarına oturup başımı mermere yasladım. Yine soğuktu ama o gün ki kadar değildi.

Gelmediğim süreçte , senden vazgeçtiğimizi sanmadın değil mi baba?
Umarım böyle bir yanılgıya düşmemişsindir. Gerçekten kabul edemedim. Şu an kabul etmiş olmak bile ölümünü ağır geliyor. Bazı gidişlerin gerçekten dönüşü yokmuş sende öğrendim. Başkasında öğrenmeyi dilerdim.

Ne kadar süre bu ıslak toprağın kenarında oturdum bilmiyorum ama artık kendimi yorgun hissediyordum. Adım sesi duyduğumda arkamı döndüm.
Yavaş ve temkinli geliyordu bir problem olmalıydı? Normalde yanıma hızlı hızlı ve biraz sesli gelirdi. Bilirdim Alin'in geldiğini. Oturduğum yerden kalktığımda beni baştan aşağı süzdü.

"Bu halin ne?" İlk defa üstüm başım çamur , saçım savruk , kıyafetim ıslak görüyordu galiba. "Biraz kirlendim." Diye mırıldandım üstüme bakınmaya çalışırken . "Çok mu kötü duruyor?" Sorumla gözlerini mezardan çekip bana baktı. Buruk bir tebessüm yerleşti dudaklarına , bir problem vardı hissedebiliyordum.

MünzeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin