13

12.9K 190 62
                                    

Alin Çağlar
Uyuyuyor musun?

Saat 17.49'du. Algın'a mesaj atıp telefonumu masaya bıraktım. "Bu babam olacak haysiyetsiz şimdi seni öldürmek mi istiyor? " Eliz konuyu hala sindirememişti, mahzenden geldiklerinden bu yana aynı soruları sorup duruyordu.

"Böyle bir şey olmayacak diye sana daha kaç kere söyleyelim Eliz. Biz onu öldürürsek böyle bir şey yapmak için harekete geçecek , biz de hiç bir zaman onun öldürmeyi düşünmedik." Mete Eliz'e ellinci açıklamasını yaparken annemle göz göze geldik. Artık onun ölmesi de ihtimallerimin arasındaydı, bunu henüz ne Mete biliyordu ne de Eliz.

"Bizden birisine dokunacak olursa onu pişman değil perişan ederim ablacım için rahat olsun , yapamaz." Annem yine stres ile sol dizini sallamaya başlamıştı. "O yüzden mi annem huzursuz abla?" Sinirle Eliz'e döndüm. "Sana bizden birisine bir şey olmayacak diyorsam olmayacak Eliz , şu konuyu kapat artık. Bugün babamdan daha önemli bir konu için baskına gideceğiz hala babam diyorsun." Sinirle yerimden kalkıp evden çıktım.

Algınların evi gözüme çarpınca mesaj gelmiş mi diye kontrol ettim ama mesaj felan yoktu, uyuyordu sanırım. Saat 17.57ydi. Son aramalara girip isminin üstüne tıkladım. Telefonu kapalı değildi, çalıyordu. Açmadı.

Kaldırıma oturup biraz taşlarla oynadım , kendimce hedefler alıp taşları attım , yere hayali çizgiler ile yazı yazdım saat artık 18.08di. Tekrardan son aramalara girip isminin üstüne tıkladım. Çaldı,çaldı,çaldı ama açmadı.

Yerimde kalkıp evlerine doğru ilerledim bahçe kapısını açtığımda yaptığım şeyin doğruluğundan emin olamadığım için orada kalmıştım. Tekrar mı arasam acaba? "Alin gelsene kızım niye orada bekliyorsun." Sağ tarafta duran bahçe masasında Aden ve Nehir abla oturuyordu. "Merhaba , rahatsızlık vermek istemem ama Algın'ın uyanması gerekiyor rica etsem uyandırabilir misiniz? Ben aradım ama uyanmadı."

Bu süreçte onların oturduğu masaya doğru ilerledim. "Ben uyandırmam , yanlış anlama Alin abla ama bir kaç saat önce uyudu uyandırırsam asabi bir şekilde kalkar ve abimle hiçte uğraşmak istediğimi sanmıyorum." Aden'in verdiği cevaba gülüp Nehir ablaya döndüm.

"Aden sana göstersin odayı ben de uyandırmam." Benim odaya girmem ne kadar etik olabilirdi ki? Cevap vermeme kalmadan Aden kolumdan sürükleyip beni eve soktu ve ardından merdivenleri çıktık. Bugün Algın gelmese miydi acaba?

Bir kapının önünde durduğumuzda Aden eliyle kapıyı gösterdi. "Bari bir bak müsait mi değil mi?" Aden başını sallayıp kapıyı biraz araladı ve içeriye göz gezdirdi. "Girebilirsin uyuyor." Başımı sallayıp odasına girdiğimde siyah ve beyaz ağırlıklı bir odaydı . Hepimizin evinin krokisi aynıyken nasılda odalarımıza yansıttığımız ruhlar farklı olabiliyordu?

Aden çoktan aşağı inmişti , Kapıyı kapatıp odanın ortasında bekledim. Kolumda ki saatte baktığımda 18.22yi gösteriyordu. "Algın." bu kadar çatışmanın , problemin , sorunların içinde nasıl derin bir uykuya sahip olabiliyordu? Yatağına biraz daha yaklaşıp tekrar seslendim. "Algın!" Sesim biraz daha yüksekseltip seslendim ama kıpırdamadı bile.

Sinirle yanına yaklaşıp sert bir şekilde omzundan sarstığımda korkuyla uyandı ve ilk yaptığı şey yastığının altından silah çıkartıp tam kalbimin üstüne yaslamak oldu. Olayın şokuyla geriye bir adım bile atamadım. "Alin." sersemlemiş bir şekilde silahını bırakıp yatağında doğruldu. "Kusura bakma , sarsınca refleks olarak elim silahıma gitti." mahçupluğunu yüzüme bakamayışından bile anlayabiliyordum.

"İki oldu ama yine söylüyorum sıkmadığın sürece sorun yok saat altı buçuk hızlı bir şekilde hazırlanıp gelirsin seni bekliyoruz." Bir şey söylemesine müsade etmeden odadan çıkıp aşağıya indim. Nasıl o kadar savunmasız ve hareketsiz kalabilmiştim? Nereye kaybolmuştu o eşsiz reflekslerim?

MünzeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin