22

12.7K 64 18
                                    

Aden'e sorumu yönlendirerek mantıklı bir fikir sunduğunu belli etmek istemiştim. "Doğruluk mu? Cesaret mi? Oynayalım. Hem birbirimizi tanımış oluruz , hemde eğlenmiş oluruz diye düşünüyorum."

En sevdiğim oyunlardan birisiydi. "Harika bir fikir bence. Kesinlikle oynamalıyız." Cümlemden sonra sinir bozucu bir tebessüm bırakmadan edemedim.

Ellerimi masaya ritimik bir şekilde vurup heycanla Aden'in getireceği şişeyi bekliyordum. Çok geçmeden Aden şişeyi masaya bırakmıştı. "Hadi bakalım ben başlıyorum çevirmeye." Uzanıp şişeyi çevirdiğimde şişe bir kaç tur döndükten sonra Algın ve Mete arasında durmuştu.

Mete hiç düşünmeden "Doğruluk" dedi. Çünkü neredeyse masada ki herkeste bir fırlamalık vardı. "O zaman soruyorum, Aşk senin için ne ifade ediyor?" Algından 'Aşka' dair bir soru beklemiyordum. Tek beklemeyen bende değildim üstelik. Herkes şaşırmıştı. "Aşk sebepsizliktir. 'Niye o ?' sorusuna cevap verememektir"

Verdiği cevap karşısında hepimizin yüzünde samimi bir tebessüm oluşmuştu. Tekrar şişe döndüğünde bu sefer Aden ve Benim aramda durmuştu. Sormasını beklemeden "Doğruluk" diye mırıldandım. Bu masada ilk kim cesaret diyecekti merak ediyordum doğrusu. "Hala yaptığın en çocukça şey ne?"

"Galiba hala mutlu sonlara inanmak , en çocukça özelliğim." Nedense mutlu sona inanıyordum. İnsanlar mutlu da ölebilirdi buna inancım sonsuzdu. Şişe tekrardan döndü. Algın ve Arda arasında durmuştu ve yine Algın soruyordu. "Doğruluk mu yoksa cesaret mi?"

"Doğruluktan devam edelim en iyisi." Algın yine hiç düşünmeden sorusunu yönlendirdi. "Sevdiğin birisi var mı?" Bu soru yüreğimizi burkmuştu. Arda bir saniyelikte olsa bana bakıp tekrar Algına döndü. "Evet var." Algın anladığını belli edecek şekilde başını salladı.

Şişe tekrar dönmeye başlamıştı ama dikkatimi çeken başka bir şey olmuştu. Algın'ın masanın üstünde ki eli neden yumruk şeklini almıştı? Bu bir sinir belirtisiydi. Gözlerimi ellerinden çekip gözlerine çevirdiğimde , tespitimin doğru olduğuna emin olmuştum. Sinirliydi. Bu durum istemsizce benim uyuduğumu sandığı süreçte ki derin konuşmasını aklıma getirmişti. Tanrım , lütfen ama lütfen!

Şişe ben ve Algın arasında durmuştu ufak bir farkla bu sefer soruyu ben soracaktım. Sinirlendiğini fark ettiğimi anlamıştı. Hafifçe sırıtıp "Cesaret." Dedi. Sesi kendinden emindi. 'Az önce neye sinirlendin' sorusunu yönlendireceğimi anlamıştı muhtemelen. Aklıma gelen fikirle olabildiğince alaylı bir kahkaha attım.

"Pekala o zaman bekle geliyorum hemen." masadan kalkıp hızlıca çocukların oyun odasına girdim. Rafta duran oyuncak yılanı alıp tekrardan dışarıya çıktım. Algın'ın sırtı bana dönüktü. Yavaşça yılanı omzuna bırakırken tıslama sesi çıkarmayı da es geçememiştim.

Algın tenine değen soğuk oyuncak ve dudaklarımdan çıkan tıslama ile oturduğu yerden kalkıp masanın üstüne çıkmıştı. Evet masanın üstüne çıkmıştı ve bağırıyordu. "Hemen öldürün o yılanı!" Algın'ın bu haline gülmekten ayakta duramadığım için duvara yaslanıp yere kaydım. Herkes masanın üstüne çıkmış olan Algın'a gülmekle meşguldü.

"Lan ne gülüyorsunuz öldürsenize." Rengi bembeyaz kesilmişti. Onun yılana olan korkusu karşısında bir kere daha güldüm. Çoğumuzun gözünden gülmekten yaş geliyordu. Zorla pencerenin mermerine tutup güç bela ayağa kalktım. "Sen cesaret demiştin en son , kendinden çok emindim ne oldu?"

"Yok yok , inan ki demedim sen yanlış anlamışsın." Her verdiği tepkide masadan bir kahkaha daha yükseliyordu. "Cesaret dedin duyduk ve eminiz , ayrıca elimde ki yılan gerçek değil Algın masadan inebilirsin."

MünzeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin