26

12.7K 72 0
                                    

"Efendim Enes bey." Neredeydi bilmiyorum ama aşırı derece bir uğultu vardı bulunduğu yerde arkada kopan çığlıkların sesi çok net telefondan bana ulaşabiliyordu.

"Alin hanım , kafe de yangın çıktı. Yangının önüne geçemiyoruz."

Duyduğum cümle ile yerimden hızlıca kalktım. "Geliyorum." Telefonu kapattığımda Arda da benimle birlikte ayağa kalkmıştı. Orası bu evrende ait hissettiğim istisna yerlerden birisiydi.

"Alin ne oluyor?" Ardaya döndüğümde olayın şokuyla başımı iki yana salladım, aklıma gelen fikirle bu sefer Boraya döndüm "Bora beni hızlıca kafeye götürür müsün? Yangın çıkmış muhtemelen Cevdet Soylu'nun işi."

Ben daha cümlemi bitirmeden Bora da olduğu yerden kalktı ve direkt dış kapıya yöneldi. Kapıyı açtığımızda Eliz'in de bahçeye girdiğini ve Algınların evine doğru geldiğini görmüştüm. Bora'nın duraksamasını bekledim ama Eliz'i görmesi bile durdurmamıştı.

"Nereye gidiyorsunuz?" Eliz'in sesini duyabiliyordum ama cevap verecek durumda değildim. Hızlıca motora bindiğimizden ne kask takılmıştı ne dizlik ne de başka bir şey.

Bora o kadar hızlı kullanmıştı ki motoru  yedi dakika sonra kafenin önündeydik. Gördüğüm görüntüyle neye uğradığımı şaşırmıştım. "Alin hanım içeride bir kadın kalmış galiba. Lavabodaymış" Duyduğum cümle ile sert bir şekilde Enes beye döndüm.

"Ne demek içeride birisi kalmış Enes bey?" Başını olumsuz şekilde salladığında alacağım cevabı almıştım. Hızlıca kafenin arka tarafına doğru koştum. "Alin saçmalama bekle?" Bora'nın seslerini duyuyordum ama duramazdım bir ihtimalimiz vardı kurtarmak için ve bunu göz ardı edemezdim.

Arkada ki gizli kapıyı bulmam biraz zaman almıştı çünkü kapağı kumların altına gizlemiştik.

Yangın ön taraftan başlamıştı. Lavabolar ise arka taraftaydı varsa eğer bir şansımız yetişebilirdim. Olası ihtimalleri karşı koyduğumuz kapı toplantı yaptığımız bodrum katına çıkıyordu.

Labirent gibi koridorlarda koştururken kaç kere duvarlara çarptım hızımdan sayamamıştım. Toplantı yaptığımız bodrum katına geldiğimizde hızlıca kadınlar lavabosuna çıkan merdivenlere tırmanmaya başladığımda çağresizlik çığlıklarını çok net bir şekilde duyabiliyordum.

Hızlıca ağır kapağı ittirip kapıyı açtım kadın tam karşımda çeşmeyi açmış ve üstünü ıslatıyordu, bir yandan da korkunun getirdiği bir ağlama vardı. "Beni buradan kurtar nolursun ölmek istemiyorum." Kadın birden dizlerime sarılmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım.

"Lütfen kalkın çıkalım buradan , yangın ilerlemeye devam ediyor." Olduğum yere çöküp güç bela kadını ayağa kaldırabilmiştim. Lütfen , lütfen bayılmasın çünkü burada çok fazla duman vardı. Daha kapağa giremeden Ateş birden harlanmıştı. 

Artık çıkmamız gerekiyordu , geçen her dakika bizim alehimize işliyordu. Önce ben indim ardından kadın. Elinden tuttuğum gibi önce toplantı odasına ardından da koridora çıktım.

Dışarıya adım attığımız an kadın koşarak denize girdi. Yanmaktan korkmuş oluşunu aşamıyordu şu an da. "Alin!" Bora'nın sesi ile arkama döndüm. Elimi havaya kaldırıp bir dakika demeye çalıştım ve suya giren kadının yanına ilerledim. "Hanımefendi yangından çıktık. Ateş şu an bize ulaşamaz , eminim ki kontrol altına alınacaktır , artık korkmanıza gerek yok."

Kadın biraz daha ileriye gitmesin diye kadına doğru ilerledim. Bana döndüğünde göz bebekleri korkuyla titriyordu. Bu korkunun bugünden ibaret olmadığını şu an anlamıştım. "Ben bir gün yanarak öleceğim." Dudaklarından dökülen cümle içimi titretse de sakince kendisine dokundum ve yavaşça sarıldım. "Biz şu an suyun içindeyiz , ateşin de ulaşamayacağı yerler var hanımefendi , lütfen sakin olun."

MünzeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin