12 "Ani Patlama"

80 13 63
                                    

  Beomgyu geri çekildiğinde Taehyun anın şokundaydı. Soru sormak için dudaklarını araladığında Beomgyu işaret parmağını onun dudaklarının üstüne koyarak onu susturmuştu.

"Hiçbir şey sorma Tae. İnan bana ne yaptığımı bilmiyorum."

Beomgyu kollarıyla Taehyun'u belinden kavramıştı. Sahi neden birden böyle bir şey yapmıştı?

"SEN NE YAPTIĞINI SANIYORSUN?" diye bağırdı yönetmen olduğunu tahmin ettiği kişi aniden.

Beomgyu biraz ürkmüş olsa da kulağına gelen ses ile odağını oraya çevirmişti. Duyduğu tek şey o sesti.

"KİME DİYORUM BEN?" Beomgyu'nun kolundan tutup onu çekecekken Beomgyu anlık bir refleks ile onu itmişti.

"Sessiz olun bir şey duymaya çalışıyorum." Bu ses çok tanıdıktı.

"Beep beep" sesi duyan tek kişi o olmalıydı ki herkes ona tuhaf gözlerle bakıyordu.

"Sen ne cüretle bizim çekimimizi mahfedersin?" demişti Taehyun'un menajeri.

"Herkes sesini kessin lütfen! Bir şeyi duymaya çalışıyoruz şurada." Beomgyu sinirle konuştuğunda herkes istemsizce de olsa susmuştu.

Sesi daha net duyduğunda Taehyun'un kolunu tutmuş ve diğerlerine dönmüştü.

"Ben Dedektif Choi Beomgyu." deyip kimliğini göstermiş ardından onlara geri dönmüştü.

"Aynı zamanda polislik eğitimi de almış biri olarak burada saatli bomba olduğunu söylemek istiyorum." Taehyun hariç herkes onun bu lafına gülmüştü.

"Nası-"

Taehyun'un soru sormasına izin vermeden susmasını işaret etmişti.

"Mükemmel roldü. Ama şimdi çekil!" Herkesin üzerine geldiğini görünce geriye çekilmişti.

"Çok isterseniz polis de çağırırım. Ama çok geç kalırlar. Çünkü muhtemelen 5 dakikadan daha az var patlamasına."

"Bu kadar komiklik yeter. Taehyun buraya gel!"

Taehyun yönetmeni umursamadan Beomgyu'ya döndü.

"Hyung, se-"

"Bana inanmıyor musun?" dedi Beomgyu dudak büzerek.

"Tabiki inanıyorum."

"TAEHYUN!" Bu sefer bağıran Xiaoting idi.

Taehyun, Beomgyu'nun elini bırakmadan diğerlerine döndü.

"Onu tanıyorum ve asla düşündüğünüz gibi biri değil. Lütfen sadece dinleyin. Hayatınız söz konusu burada."

Taehyun konuştuğunda herkesin yüzü değişmişti. Kararsızlardı.

"Hadi lütfen..."

O sırada Beomgyu sesi dinliyordu. Çok zamanları yoktu.

"Şu an tamı tamına 3 dakikanız var. Acele etseniz iyi olur."

Çalışanların hepsi yönetmene dönmüştü. Ama yönetmen ısrarcıydı.

"Çekimi mahfettiği yetmiyormuş gibi şimdi de yalan söylüyor. Kanmayın şuna."

Herkesin kafası iyice karışmıştı. Gerginlik yavaş yavaş yükseliyordu.

"Pekâlâ böyle olmayacak. Ölmek isteyenler buyursunlar kalsınlar. Ölmek istemeyenler beni takip etsin lütfen."

Taehyun'u da alarak yürümeye başlamıştı. Arkadan menajerin de geldiğini görünce olduğu yerde durmuş ve "Taehyun'u alın ve gidebildiğiniz kadar uzağa gidin. Gerisi ben de. Onları getirmek için elimden geleni yapacağım." demişti.

Taehyun ona bir şey söylemek istese de kolundan sertçe çekilmesi ile vazgeçmişti.

Beomgyu elinden geldiğince herkesi ikna etmeye çalışıyordu.  Yönetmen hariç herkes ikna olmuş gibiydi.

"Hiçbir yere gitmiyorsun Xiaoting!"

Beomgyu iyice sinirlenmeye başlamıştı.

"Siz kim oluyorsunuz da kıza ne yapacağını söylüyorsunuz?" demişti sinirle.

Xiaoting'in korktuğunu 2 metre ötedeki insan bile anlayabilirdi.

"Asıl sen kim oluyorsun!"

"Sizin gibi biriyle kavga etmeyeceğim. Sadece kızı bırak yeter."

"Sana mı kaldı benim ne yapacağım? Hem sana nasıl güvenmemi bekliyorsun ki?"

"Onu nasıl tanımıyorsunuz? Çok ünlü bir dedektif kendisi." Xiaoting sonunda konuşmaya karar vermişti. Nereye kadar susacaktı ki?

"Sen sesini kes!"

"Son 1 dakika." Yönetmeni itmiş ve kızın kolunu nazikçe tutmuştu.

"Sen diğerlerinin yanına git. Daha fazla kişiyi ikna edebileceğimi sanmıyorum ama yine de denemeliyim. Dikkat et ve hızlı ol."

Xiaoting kafasını sallayıp hızlıca gitmişti.

Birkaç kişi hariç herkes alandan gitmişti. 50 saniyeden daha az bir süresi vardı ve buradan çıkmasına imkan yok gibiydi.

"Ecelden kaçmanın bir faydası yok." demişti içinden. En azından biraz uzaklaşsa belki kendini kurtarabilirdi. Ne kadar imkansız olduğunu bilse de yavaşça geriye yürümeye başlamıştı. Belki yaralı çıkardı ama ölmezdi en azından. Değil mi?

Beomgyu içinden geriye saymaya başlamıştı.

"10, 9, 8, 7..."

O sırada siren sesleri duymaya başlamıştı. Muhtemelen polisler gelmişti. Biri ihbar etmiş olmalıydı.

"6, 5, 4 ..."

Ardından da Jake'in sesini duymuştu."

"BEOMGYU BURAYA GEL!"

Koşsa da faydası olmayacaktı.

"3, 2..."

"HYUNG!" Taehyun'un sesini duyması ile duraklamıştı.

"1 ve..."

Boom!

Birden her taraf toz dumanına bürünmüştü. Evet Beomgyu'nun gördüğü tek şey bu olmuştu. Ondan sonra ise koca bir karanlık...

...........................

"NE DEMEK BOMBA PATLADI?" Beomgyu tekrardan hastaneye gelmişti. Bu sefer ameliyatına giren kişi Yeonjun değildi tabi. Yeonjun olanları duyduğunda ise ortalığı ayağa kaldırmıştı.

"Biri şunu sakinleştirsin anasını!" demişti Sunghoon sinirle.

Ortalığı ayağa kaldıran tek kişi maalesef Yeonjun değildi...

"Hyung..." Taehyun'da sabahtan beri ağlıyordu.

"Herkes bize bakıyor, biraz sessiz mi olsanız?" demişti Niki.

Beomgyu'dan haber yoktu. Öldü mü kaldı mı kimse bilmiyordu. Ama yaralıların yanında ölen kişiler vardı... Yönetmen Bay Kim ölmüştü. Onun yanı sıra Taehyun'un menajeri de ölmüştü.

Pekâlâ bu bomba nereden çıktı? Hepinizin aklındaki soru budur muhtemelen. Sonuçta hangi salak nedensiz yere bir yere bomba koyardı ki?

Polisler aslında ihbar üzerine gelmemişti. Jake'in canı biraz Jay ile uğraşmak istemişti ve kendi kendine kendini ele vermişti işte. Yani yine Jay'in elinin altından çıkmıştı bu iş.

"Ah Beomgyu ah! Neden başını hep derde sokuyorsun ki?" Jake yine söylenmeye başlamıştı .

•Bölüm Sonu •

Umarım beğenirsiniz. Köyde yazmak da zor ha shwiqowossj








×Red Hour× 2 (TaeGyu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin