30. Bölüm

274 36 22
                                    

30. Bölüm

Melisa'nın bakış açısından

20 dakika önce

Hiçliğin ortasından yumuşak bir zemine uyandım. Zihnimde neler olduğunu anlamamı güçleştiren bir ağırlık vardı. Gözlerimi açmakta zorlanıyordum.

Kendimi zorlayarak gözlerimi açmayı başardım. Bembeyaz bir odadaydım. Hastane odası olduğunu düşünüyordum.

Etraf bulanıktı ama karşımda birisinin olduğunu görebiliyordum. Net görebilmek için gözlerimi kırpıştırdım. Kim o?

Yavaş yavaş görüşüm netleştiğinde karşımdaki kişi, elini benden çekip uzaklaştı.

Zihnimdeki bulanıklığın açılması ile karşımdaki kişiyi daha iyi gözlemleyebildim. Silüet giymiş birisiydi. Kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Etrafında yoğun bir eter akışı vardı. Şaşkınlıktan yutkunamadığımı hissettim. Yerimden doğrulmaya çalıştım. Karşımdaki kişi kapıya doğru adım attı ve ifadesiz bir şekilde bana baktı.

Bir yandan ona bakarken bir yandan elimi göğsüme koymuştum. Nefes almaya çalışıyordum.

"Kimsin sen?" Konuşurken zorluk çekiyordum. Sanki günlerdir su içmemiş gibi boğazım kurumuştu.

Konuşmadan başını dikleştirdi. Hâlâ kimliğini gizliyordu. "Bunu yaparken ne düşünüyordun?" Dedi.

Sesi bir garipti. Silüetin büyüsü sesini de saklıyordu. Tarif edemeyeceğim garip bir tonu vardı. Bir kadına mı ya da erkeğe mi aitti söyleyemezdim. Ses tonu hiçbir şeye benzemiyordu. Sanki zihnimin içine yankılayarak konuşuyordu.

"Ben..." konuşmak için çabaladım. Nefesim kesiliyordu. Tam anlamıyla kendime gelememiştim.

"Hazırlıklı ol." Dedi. Ne demek istediğini anlamadığım için şaşkınlıkla ona baktım.

Sadece "Ne?" Diyebildim.

"Sonuna geldik."

"Neyin sonuna geldik?" İlk kez karşılaşıyorduk ve bana söylediği tek şey, anlamsız bir cümle mi olacaktı?

Söylediği son şey bu olmuştu. Bu söylediğinden bir anlam çıkartmamı beklediği çok açıktı. Anlamış olmamı bekliyordu.

Cevabımı beklemeden arkasını döndü ve odadan çıktı. Peşinden gitmek için elimden gelen en hızlı şekilde yataktan indim.

"Dur, bekle!" Diye seslendim.

Durmamıştı. Peşinden koridora çıktım. Kapının kenarından güç alarak ayakta durdum. Eter seviyesi o kadar yoğundu ki kim olduğunu anlamak zor değildi. Diğer Eter kullanıcısıydı.

İlk kez karşılaşmıştık. Önceki hayatımda da onunla hiç tanışmamıştım. Hiçbir zaman Pangea'ya gelmemişti.

Geldiyse bile ben bilmiyordum...

İz olarak bıraktığı eter, tam ortada kesiliyordu. Telaşla sağa sola bakındım. Kimse yoktu. Elimden kaçırmış olamazdım. Ne kadar uzağa gidebilirdi ki?

Hastane katının da bu kadar boş olması hiç mantıklı değildi? Bizden kimse yoktu. Beni burada yalnız bırakmayacaklarını biliyordum. Yine mi rüyadaydım? Şu an rüya ve gerçek arasındaki farkı ayırt edemiyordum.

Kapıdan tamamen çıkıp koridorda yürüdüm. Nereye kaybolmuştu, az önce karşımdaydı.

Koridorun sonundaki odaya girdim. Elimden kaçırdığım için kötü hissediyordum. Fazla yürüyecek enerjim yoktu. Kötü bir ruh haliyle kendimi kanepeye attım.

Atlanta'nın Kalbi | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin