2 gün sonra
" Halaaaa! Çabuk ol lütfen." Işıl'ın toz bağırması kulak zarımı patlatırken. "Geliyorum. Sabredin." diye bağırdım aşağı kata doğru.
Barlasın kendisini zorla hastaneden çıkarmasının ardından iki gün geçmişti. O gün büyük bir temas olduğu için durumunun nasıl olduğunu ona sormuyordum. Bunun yerine patavatsız Alyaya soruyordum.
Alya her ne kadar abisine kırgın olsa da bu azalmış gibiydi. Barlas hastaneye kaldırıldıktan sonra, abisinden daha fazla kopuk kalmamıştı.
Şimdilik bir şeyde hareket yoktu. Hediye hariç hiç bir şey hareket yoktu. Barlasla o gün Alya var diye fazla o konunun üzerinde durmamıştık ama sonra bana her şeyi telefon da anlatmıştı.
Hediyenin kaza geçirdikten sonra kaldırıldığı hastanede silinmiş bir kamera kaydı bulunmuştu.
Kayıt morgda geçiyordu. Hepimiz Hediyeyi morgda gördükten sonra doktorlardan biri Hediyeye bir iğne vuruyordu. Yanında olan diğer doktorsa ağzında ki maskesiyle bir şeyler söylüyordu ve kayıt orada bitiyordu.
Barlas uzun uğraşlar sonucu maskeli doktorun " Uyan küçük ajan." dediğini tespit etmiş.
Ayrıca bizden habersiz Hediyenin mezarını kazdırmış. Mezarda yatan kişininse Hediye olmadığını tespit etmiş.
Bu da bizi tek bir sonuca yönlendirdi; Hediye yaşıyor olabilirdi. Ama ortaya büyük bir soru meydana geliyordu; Hediye yaşıyorsa, neredeydi?
" Halaaaaaa! Gel artık." Işıl'ı daha fazla bağırmaması için çantamı elime alıp, koşar adım merdivenleri indim.
Karşımda benim kopyam olan yeğenimin, kızgın bakışlarıyla sol ayağını ritimle vurarak beni bekliyordu.
Tam ağzımı açıp bir şeyler diyecektim ki, benden önce Işıl davranıp " Sen neredesin Hala? Kaç saattir sana bağırıyorum aşağı gelmen için. Boğazım ağrıyor senin yüzünden." diyerek lafını ağzıma tıkmıştı.
Bu çocuk fazla bana benziyor. Haddinden fazla kopyala yapıştır yapılmış.
En şirin yüz ifademi takınıp, " Canım yiğenim, sen şimdi niye bu kadar agresifleştin. Alt tarafı 5 da-"
" 15 dakikadır bekliyoruz. Sen benimle dalga mı geçiyorsun Hala?" diyerek yine lafı ağzıma tıkmıştı kopya yiğenim.
" Tamam haklısın. Hadi çıkalım ve daha fazla insanları beklemeyelim." diyip Işıl'ın elinden tuttum.
Yiğenimin 'Şükür' diye fısıldadığını duydum. Ama cevap veremedim. Versem yine ağzıma açmadım. Açsam yine lafı ağzıma tıkayacaktı.
Bahçemizde Barlasın arabasını görünce yüzümde bir gülümseme oluştu istemsizce. Onun arabasının arkasında ise Ercem'in arabası vardı.
Işıl elimi bırakıp koşarak bizimkilerin yanına gittiğinde, Barlas arabadan inmiş bana doğru geliyordu.
Giydiği beyaz tişört sayesinde baklava şovu yapıyordu bana. Koşar adım yanına gittim. Tam karşısında durduğum da yavaşça sarıldım çünkü hâlâ iyileşmemişti.
" Ay ışığım." diye fısıldadı içtenlikle. Bana daha yakın olmaya çalışıyordu ama ben buna izin vermiyordum. Yaralı yaralı neyin hasreti bu?
" Çok özledim." dedi aynı ses tonuyla. "Bende." dedim gülümseyerek. Tam mutlu oldum derken, ne oldu biliyor musunuz?
Yeşillik Salatası Mert, arabanın kornasına basarak bu anın tam ortasına sıçtı. Şerefsiz. Yeşil Şerefsiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İdil Feray Boyhan
Teen FictionBen İdil Feray Korkmaz ya da artık Boyhan. Öğretmenlerimin bundan olmaz dediği öğrenci tipiyim. Onlara uymayan şeylerim ise fikirlerim ve tavırlarım. Ailenin ne kadar da tek çocuğu olsam da ailemde beni çok takmıyor. Hoş bende onları takmıyorum. 17...