Gözlerimi açtığımda, kendimi karanlığın içinde buldum. Gözlerimde göz bandı yoktu ama ağzımı bantlamışlardı.
Derin nefes alırken de odanın fena bir şekilde kan koktuğunu fark ettim. Belki de ölmüş insanların cesetlerinin kokusuyudu. Belki de ben şuan ölmüş insanlarla birlikte aynı oda da kalıyordum.
Bu düşünce tüylerimi diken diken ederken, aniden kapı açılmıştı. Adım seslerinden anladığım kadarıyla iki kişiden fazla kişi girmişti odaya.
Aniden etrafıma aydınlanınca gözlerimi sıkıca kapatım. Gözüm ışığın varlığına alışana kadar açmadım.
Aslında biraz daha açmayacaktım ama kalın bir boğaz sesi duymamla zorlayarak gözlerimi açtım.
Karşımda 4 tane iri yarı adamlar vardı. Hani bazı adamlar için mağara adamı tabirini kullanırız ya, bunlar o tabir için doğmuş. Ve önceki adamlar gibi gerizekalıya da benzemiyorlardı doğrusu.
Şansım sıçayım. N'olurdu bir çekirge olarak 3.kez sıçrasam sanki.
Ulan ayılar bunları görse kendilerine, ayı dedikleri için utanırlar. Bunlara ayı denecek asıl. Bunlar insan olamaz.
Ben daha bu ayılara alışamadan biri daha içeri girmişti. Giren kişiye baktığımda bu ayılara kıyasla daha az iri yarı, Barlasın yaşlarında biriydi.
Barlas, kocam adam al beni buradan. Gönlüm karardı.
İçeri giren kişi tam karşıma geçtiğinde ağzından bir kahkaha patladı. Sonrasında bu kahkaha daha da büyüdü.
Ulan elim açık olsaydı, bir vurur ebenin elini görürdün de, neyse.
Gülmesi bittiğinde yüzünde ki alaylı sırıtışıyla beni baştan aşağı süzdü. Elini yüzüme yaklaştırıp, çenemi tutmak istediğim de kendinimi geri çekmiştim.
Yaptığım sinirlenip, yanında ki adama gözüyle beni işaret etmişti. Adamı kafasını sallayıp, o koca elleriyle benim kafamı sabit tuttu. Kafama büyük bir baskı uyguluyordu çekmemem için.
Kafam koptu be domuz ayısı!
Karşımda ki kişi yine yüzüne pis sırıtışıyla elini çenemi götürdü. Sıkıca kavradı parmakları ve oldukça baskı da uyguluyordu.
" Nıç." diye bir nida döküldü ağzından. " Karahanlıdan daha zevkli bir tercih beklerdim. Sen çok basit kaldın onun yanında." dedi pis sırıtışıyla.
Seni tohumunun merkezine geri yollarım kelaynak boku!
" Söylesene İdil ya da Feray, sence Ateş Barlasla çıkmak sana bir ayrıcalık veriyor mu?" dedi ciddi ciddi.
Ağzımda bandana var mal bozması cevap veremem ki be!
" Cevap ver bana!" diye bağırıp çenemi daha da sıkıp, dudaklarımı ortaya çıkardı. Hayvan nasıl bir kuvvet uyguladıysa bandanada olsa belli oluyordu.
Gözleri dudaklarımda uzun süre oylandı. En sonunda gözleri gözlerimi bulunca piç yüzünde ki piç gülüşü daha genişledi ve bir kahkaha olarak firar etti.
" Doğru ya. Sen ben istemediğim sürece sesini kullanamazsın. Hatta sen sesini sadece ben nasıl istersem öyle kullanırsın."
Sinirden kaşlarımı çatıp, kafamı oynatmaya çalıştım ama buna asla izin verilmiyordu.
Sadece bir kere kafa atacağım, başka bir şey yapmayacağım. Bir bırakın beni be!
" Ay ışığı." dedi bu sefer alaylı sesiyle. "Böyle sesleniyor sana, değil mi? Sen, Karahanlı'nın ışığısın, peki ama Karahanlı senin ışığın mı yoksa hayatını karartacak etkenleri üstüne çeken bir mıknatıs mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İdil Feray Boyhan
Ficção AdolescenteBen İdil Feray Korkmaz ya da artık Boyhan. Öğretmenlerimin bundan olmaz dediği öğrenci tipiyim. Onlara uymayan şeylerim ise fikirlerim ve tavırlarım. Ailenin ne kadar da tek çocuğu olsam da ailemde beni çok takmıyor. Hoş bende onları takmıyorum. 17...