Hepiniz hoş geldiniz sevgili okuyucularım <3
Güncel Gürsel Artıktay - Bu Yüzden
Ah Milena... Bugün yağmur göz kapaklarıma yağıyor. -Franz Kafka.
Keyifli okumalar!
...
2 hafta sonra...
Buz tutan kollarım artık uyuşmaya başlamıştı, üstüme geçirdiğim giysiler termal de olsa titrememi durduramaz bir hale gelmiştim, kucağıma koyduğum termostan çeneme vuran çayın sıcaklığı bile buz tutan yüzümü yalnızca yakmış, ısındığımı hissettirmemişti, dudaklarımı hissetmiyor oluşumdan bile termosu zar zor denk getirerek içmiş ve bir nebze olsa da kendime gelebilmeyi umut etmiştim.
İçinde bulunduğum arabayı ise sürekli çalıştıramazdım, bu nedenle özenle bütün ışıklarını hareket halindeyken dahi bir şekilde kapattığımız arabanın içerisinde ısıtıcıyı çalıştırmak işime gelmezdi, günlerce süren takibimde her an her şeyle karşılaşabilirdim, her an arabayla yola çıkabilirdim, ne akü, ne de benzin sorunuyla uğraşamayacak kadar dikkatle ve sabırla bir balık tutarmış gibi sessizce kıpırdamadan bekliyordum.
Neredeyse iki haftayı geçmişti takibim, Derini ilk kez dans ederken görmüş ve aksine ona kendimi göstermeyi seçmemiştim.
Bunun yerine onu saniyesi saniyesine takip ederek ne yapmaya çalıştığını anlamaya yormuştum kendimi, ve bu hiç kolay olmamıştı.
Bu sefer, bambaşka bir sokağın bambaşka bir binasının en üst katında oturuyordu, etraftaki insanlar öyle kibar, öyle nezihlerdi ki, arabada uyurken bir teyzenin beni sürekli görerek evsiz sanması ile kucağıma koyduğu bir kutu sarmaya saatlerce baka kalmıştım, öylesine iyilik mi? Kurallarımdan zorlaya zorlaya çıkarttığım gerçeklerden yalnızca bir tanesi...
İki haftayı geçen sürede mahalledeki bakkaldan tutun sütçülerini bile tanımıştım, fakat Derini hiç kimseye sormamıştım.
Çünkü bu küçük köy gibi yerde öyle ya da böyle kulağına gideceğini biliyordum, dört sene boyunca aynı yerde oturduysa eğer, çoğu kişi onu aradığımı söylediği an bir daha kaybolacağından korkmuş ve bir ucube gibi onu takip etmiştim.
Bazı günler direksiyonu yumruklarken bazı günler kendimi yiyip bitirmiştim, giyindiği kıyafetler, giydiği kabanlar, taktığı şapkalar, ayakkabıları, öyle su gibi akıp geçiyor ki gözlerimin önünden...
Kokusunu duymak için kendimi feda edesim geliyor.
Sonra başlarda hiç tanımadığım bir adam geliyor, ellerinden tutarken gözlerinin içine bakıyor, sarılabiliyor ona ve bunları yaparken onun gülüşünü seyrediyorum, karşısındaki adama bahşettiği gülüşü...
Canım acıyor, o gülüşünün sebebi ben değilim diye bütün bir mahalleyi içinde o adamla birlikte yakasım geliyor, meğer ne de güzel gülüyormuş.
Hafiften uyku bastırmıştı düşüncelere dalmışken, aniden açılan kapıdan ufak ufak yağmaya başlayan karın ardından hızla Akın binmiş ve ellerini birbirine sürterken kıpkırmızı olmuş avuçlarına ve parmaklarına nefesini vermişti koltuğa yerleşirken.
"Durum ne?" Kaşlarım çatılırken torpidodan çıkardığım bardağa kucağımdaki termostan sıcak çaydan koyup ona doğru uzatırken seslenmiştim.
"Bir saat oldu tam tamına, saat on ikiyi geçti ve doktor bey külkedisine daha dönüşmedi sanıyorum." Akın yaptığım imaya hiç gülmeden ciddiyetle arabayı park ettiğim parkın sağ çaprazında kalan, bir bina ileride olan Derinin binasına bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yer Altı Çöplüğü
RomanceYerdeki gölge kadar yakın aslında bir o kadar da ulaşması imkansız. Güvenmek için bir sebep. Kararmaya yüz tutmuş bir kalpte minik bir aydınlık. Sessizce atılan bir çığlık. "Ne olursa olsun hayatta kal." Sessizce fısıldayışı korkumdan içimdeki bütün...