12

11.5K 577 150
                                    

Nilsu?

Ekin'in uzun yıllar aşık olduğu kız.

Ekin'in mahallesinden taşındığından beri hiç görmemiştim. Siyah saçlarını kızıla boyamış, yeşil gözlerine mavi lens takmıştı son gördüğüm halinden oldukça farklı görünüyordu. Önceden de güzeldi şimdi çok daha güzel olmuştu.

Ekin onu severken kendimi sürekli Nilsuyla kıyaslar neden onun gibi güzel olmadığımı düşünürdüm. Bu da bende özgüven sorunlarına yol açmıştı.

Şimdi onu tekrar karşımda görmek beni o yıllara götürmüştü.

İlk şaşkınlığını atmış ve kocaman gülümsemişti.

"Eylül, bu sen misin?" Kafamı salladım onun gibi gülümseyerek.

" Seni çok özlemişim" demiş bana sıkıca sarılmıştı. Sarılışına karşılık vermiş olsamda kendimi huzursuz hissediyordum.

Bunun sebebi Savaş'ın benden sakladığı gerçeklerdi.

" Eylül, senin burda abimin evinde ne işin var? Yanlış anlama merak ettiğimden soruyorum yoksa seni gördüğüme çok sevindim."

Elindeki kocaman valizi biraz zorlanarak evin içine soktu. Ve aynı zamanda benimle konuşuyordu.

" Savaş senin abin mi?"

Ekinle Savaş'ın arasında bir bağ olduğunu tahmin edebiliyordum ama bu ihtimal aklıma gelmemişti.

" Sen bunu bilmiyor muydun? Ah, doğru siz hiç bir araya gelmediniz. Abim o zamanlar üniversiteye giriş sınavına hazırlanıyor bizimle pek ilgilenmiyordu. Sonra zaten abim Ankara üniversitesi hukuk fakültesini kazanınca biz Ankara'ya taşındık."

Başımı anladım der gibi salladım.

Savaş'ın benimle kendi isteğiyle yakınlık kurduğunu sanıyor ona güveniyordum. Meğerse o Ekin için bunları yapıyordu. Benim güvenimi de bu yüzden sağlamıştı Ekin'in cinayet şüphelisi olduğum için.

Kime güvensem yıkılan yine ben oluyordum.

Kendimi fazlalık hissediyordum burdan gitmeli bir daha da Savaş'ın yüzünü görmek istemiyordum. Koltuğa bıraktığım çantamı aldım gözlerimin dolmasına izin vermemeliydim.

" Nilsu, ben gitsem iyi olur. Abin elini yüzünü yıkıyordu en son biraz da kötü görünüyordu ona bir bak istersen."

Suratını astı. " Ya, kalsaydın keşke biraz. Uzun zamandır görüşmüyorduk bunu kesin telafi etmeliyiz."

Ağlamamak için kendimi sıkarken zorla gülümsedim. " Hı hı olur"

Ellerini çırptı. " Süper o zaman. Yarın buluşuyoruz."

Emrivakilerden hiç hoşlanmasamda Nilsuyu kırmamak için kabul ettim. O cıvıl cıvıl biriydi benim aksime. Ekinde bu yüzden olsa onu sevdiği gibi beni hiçbir zaman sevememişti. Nilsuyu sevsem de onu gibi değilim diye kendime kızmadan edemiyordum.

Nilsu'nun beni yolcu etmesiyle ordan ayrıldım. Göz yaşlarımı tutmayı bıraktığım gibi akmaya başladılar.

Kandırılmış olmak kalbimi eziyordu. Savaş'a kısa sürede güvenmek benim hatamdı hemde beni cezaevine atacağını söyleyen bir adamdı bu. Aptal gibi yine hayal kırıklığıyla ağlıyordum.

Savaş'ı beni sorguladığı günden önce görmemiştim. Nilsuların evine gitmiş ama Savaşla hiç karşılaşmamıştım.

Karşılaşsaydım bir kere beni kandırmasına izin vermezdim.

Taksinin gelmesini beklerken onun sesini duydum.

" Eylül!"

Duymamış gibi yaptım. Daha fazla yalanlarını dinlemek istemiyordum.

Kolumdan tutup beni kendine döndürdü. Gözyaşlarımı saklamadım beni ne kadar üzdüğünü görsün istedim.

Başımı ellerinin arasına aldı. Sanki incitmekten korkuyormus gibi gözyaşlarımı usulca sildi.

" Ağlama."

Onun bu hareketi daha çok ağlamama sebep oldu.

" Eylül ben seni ağlatmak istemedim."

Hâlâ başım ellerinin arasındayken başımı kaldırmamla yüzlerimizin arasında kısa bir mesafe kalmıştı.

" Ama ağlattın."

Yeşil gözleri öyle derin bakıyordu ki bir an bana hisleri olduğunu düşündüm. Bu düşüncem sadece bir andı ben Ekin'e aşıktım ve o da beni içeriye atmakla tehdit eden bir savcı.

" Özür dilerim Eylül böyle olacağını bilemedim. Ekin komşumuzun oğluydu annem onun öldüğünü söyleyince davasına ben bakmak istedim. Nilsuyla da tanıştığınızdan da haberim yoktu. Bunun seni üzeceğini bilsem daha önceden söylerdim."

Başımı ellerinin arasından kurtardım ve biraz uzaklaştım. Bu yakınlık Ekin'e ihanet ediyormuşum gibi hissettirmişti.

" Bu yüzden mi kayıp cesedi bulmak için benimle birlik olmak istedin?"

Bir şey dememiş kafasını başka tarafa çevirmişti. Aldığım cevapla başımı salladım. Ailem bile beni katil olarak görürken ona bunun için kızamazdım.

" Ben bana güveniyorsun sanmıştım."

Her şey benim yanlış anlamamdı. Beni kandıran adama güvenmek benim hatam olduğu gibi bu da yine benim hatamdı.

" Eylül ben kimseye güvenmem buna ailem de dahil. Dediğim hiçbir şeye inanmak zorunda değilsin ama seni üzmek istememiştim bunu bil."

Ne diyebilirdim ki? Haklıydı. Ona güvenmem için bir şey yapmamıştı ben ona güvenmeyi seçmiştim. Ona neden güvenmedin diye kızamazdım.

" Anladım. Teşekkür ederim bana bir daha kimseye güvenemeyeceğimi öğrettiğin için Savcı Savaş."

Onu arkamda bıraktım ve nereye gittiğimi bilmeden yürüdüm. Saatin neredeyse gece yarısına geliyor oluşu biraz beni korkutsa da eve gitmek istemiyordum.

Yol beni Ekin'in mezarına götürdü , boş olan mezarına.

Toprağını ellerimin arasına aldım. Bir önceki ziyaretimde kayıp cesedini bulacağımı söz verdiğim adam, şimdi belki de yaşıyordu. Bensiz mutlu hayatı bile olabilirdi.

" Ayaklarım buraya gelmemi söyledi. Peki sen nerdesin Ekin?"

Savaş'ın getirdiği çiçek buketinin kuruduğunu görünce yine elim boş geldiğimi fark ettim.

" Ekin seni çok özledim. Sen yanımdayken hiç ağlamıyordum birde şimdi ki halime bak ağlamadan geçirdiğim tek bir gün bile yok."

Ekinden sonra ağlak bir kız olmuştum. O olsa yanımda beni güldürür asla ağlatmazdı.

" Ekin sende benim güvenimi boşa çıkarma olur mu? Bir tek güvenebileceğim sen kaldın ne olur beni yine hayal kırıklığına uğratma. Bu sefer dayanabilir miyim bilmiyorum."

Saatler geçerken hâlâ mezarlıkta oturuyordum. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken uykuya kendimi bırakmadan önce bedenimin yükseldiği hissetmiştim.

" Uyu güzelim. Ne olursa olsun seni yalnız bırakmayacağım."

Yarın tekrardan görüşmek üzere hoşçakalın.

Kayıp CesetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin