22

9.6K 614 157
                                    

Mahkemenin başlamasına kısa bir süre vardı. Aile avukatımız sabah beni aramış ve davama bakamayacağını söylemişti. Nedenini sormaya gerek bile duymamış Ayaz'ın yaptığını anlamıştım. Avukat bulmaya uğraşsam da hiçbiri kabul etmiyordu.

Şimdi ise mahkeme salonunun önünde Nilsuyla bekliyorduk Savaş halledeceğini söylemiş ve yanımızdan ayrılmıştı.

Onun halledebileceğine inansam da kendimi huzursuz hissediyordum.

" Eylül, abim hallederim dediyse halleder merak etme sen rahatla."

Başımı salladım umarım öyle olurdu.

" Olmazsa ben seni savunurum. Napıyorsunuz siz ya yasa hükmün gereğince bu infaz gayrimeşru müdefaa ve hatt-ı hümayundur." taklit yaparak dediklerine gülümsedim.

Her ortamda bir şekilde beni gülümsetmeyi başarıyordu.

" Oh, gülümsetebildim sonunda seni." demiş ve yanaklarımı sıkmıştı. Yanaklarımın sıkılmasını sevmiyordum ve o hep inadına yapıyordu.

Koridorun sonunda Ekin'in ailesi göründü. Babası bile gelmişti onları yalnız bırakmamıştı. Hakkında pek bilgim yoktu Ekin babasını sevmez gerek duymadıkça aynı ortamda dahi bulunmazdı. Kumar borçları nedeniyle hiçbir çocuğu onu baba olarak görmezdi.

Annesi sinirle bana bakıyordu. Cenaze günündeki olayı tekrar yaşamamak için başımı başka tarafa çevirdim. Benimle göz göze gelmek onu fazlasıyla öfkelendiriyordu.

Nilsu, elimi tuttu yanımda olduğunu hissederim diye. Gülümsedim ona iyiki yanımdaydı yoksa tek başıma ne yapardım bilmiyordum.

" Gül, daha çok gülersin. Pis katil." diyerek üzerime gelen kadını kocası engel olmuştu.

Acılı bir anne diye bir şey demek istemesem artık çok olmaya başlamıştı. Her hareketimi yanlış anlıyor katil diye bağırıyordu.

Bir şey demedim önüme bakmaya devam ettim. Oğlunu kaybettiğini sanıyordu anlayışlı olmalıyım diyerek sakinliğimi korumaya devam ediyordum.

" Cezaevi köşelerinde mezarın çıkana kadar kalacaksın. Ben oğlumun kefenine sarıldım seninde canından çok sevdiğin birinin kefenine sarılmak nasip olsun."

Artık bu çok fazlaydı. Dili, zehirli bir ok misali yaralıyordu.

" Ağzınızdan çıkanları kulağınız duysun. Dediklerinize dikkat edin."

Konuşmamam gibi konuşmamda onu sinirlendiriyordu. Gözlerinde gördüğüm kin, çok büyük ve engel olmasalar beni öldürecek güçteydi.

Kocasının, " Yeter artık bir sus şimdi bizi atacaklar oğlumuzun mahkemesine giremiyeceğiz senin yüzünden." sözleri onu bir nebze sakinleştirmişti ama hâlâ bana kötü kötü bakmayı ihmal etmiyordu.

Ekin'in yaşadığını bilerek mahkemeye çıkacaktım. Savaş, aklanacağımdan emin olsada avukatsız kalmam işleri zorlaştırıyordu. Dün akşam Ekin veda etmiş ve gitmişti. Onun gitmesiyle bende Nilsu'nun yanına gitmiş, içimde tuttuğum göz yaşlarımı, salata yaparken parmağım ufacık kesildi diye bırakmıştım. Nilsu, hâlâ parmağım kesildi diye ağladığımı sanıyordu. Ona veya Savaş'a Ekin'in yaşadığını söyleyememiştim. Söylesem bana inanmayacaklarından korkuyordum. Belki delirdiğimi bile düşünebilirlerdi.

Savaş'ın avukat bulma çabaları, daha yanımıza gelmemesi nedeniyle umutsuzluğa kapılmamı sağlıyordu.

" Abim geliyor." Nilsu'nun sesiyle kafamı koridora çevirdim. Savaş elindeki cüppesiyle yanımıza geliyordu ve yanında da kimse yoktu. Avukatsız kalmanın üzüntüsüyle başımı eğdim.

Kayıp CesetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin