32

2.7K 188 55
                                    

12 gündür Barlas hâlâ yoktu. Kırmızı listede olan adamı, polis ve askerler her yerde arıyordu.

Psikoloğu olduğum için firar ettiği günün ertesi sabahı beni de sorguya çağırmışlardı. Bildiğim her şeyi polis memurlarına anlatmıştım beyaz güller ve not hariç.

Annem, babam ve abilerim benim için endişeliydi. İşe gitmeye devam etsemde beni her daim aramayı ihmal etmiyorlardı.

Bugünlerde özellikle babam Türkiyeye dönmemizin pişmanlığını yaşıyordu ama benim mutluluğum için susuyordu.

Almanya'daki günlerim güzel geçmişti fakat hepimiz kendi ülkemizde daha mutluyduk.

Hayalim olan mesleğimi yapıyor olmak beni en mutlu eden şeydi.

Sahte kimlik , sahte belgelerle bile olsa...

İşe gitmek için evden çıkacağım zaman annem beni durdumuştu.

" Mehir sana bir şeyler hazırladım" diyip saklama kabını elime tutuşturdu.

" Küçükken en sevdiğin şey kurabiyeydi hatta kedinin adını bu yüzden kurabiye koymuştun."

Bir zamanlar en sevdiğim şey sonrasında travmama dönüşmüştü. Eskiyi düşünüp kendimi ve annemi üzmeyerek gülümsedim.

" Teşekkür ederim."

O da benim gibi gülümsedi ve bana sıkıca sarıldı.

" Kendimi hâlâ affedemiyorum. Özür dilerim Mehir."

Bende seni affedemiyorum anne.

Geri çekildi. " Kendine dikkat et ve bir şey olursa bizi haberdar et olur mu?"

Başımı sallayarak onayladım.

İşe gelir gelmez her zamanki gibi kahvemi alıp bilgisayar başına geçtim. Bugün fazla yoğun değildim sevinmiştim çünkü son zamanlarda günlerim fazlasıyla yoğun geçiyordu.

Bu durumdan şikayetçi değildim sadece biraz dinlenmek istiyordum.

İlk hastamla bir iş gününe daha başladım.

Birkaç hastanın ardından öğle çıkacağım zaman odaya bir adam girdi. Maskeli ve şapkalı adamın yüzü görünmüyordü.

" Öğle arasına çıkacağım. Bir saat sonra gelin."

Adam, dediğimi yapmadı ve sandalyeye yayılarak oturdu.

Maskesini ve şapkasını çıkararak kim olduğunu görmemi sağladı.

Barlas.

Her yerde aranan Barlas şu an karşımda oturuyordu.

Gülümsedi." Bugün nasılsın ay parçası?"

" Senin burda ne işin var?"

Sinirle dediklerime rahatlıkla cevap verdi.

" Seni görmeye geldim."

" Her yerde aranıyorsun farkında mısın?"

" Duydum varmış öyle şeyler."

Dalgayla söyledikleriyle sinirlerim artmaya devam ediyordu.

" Niye burdasın?"

" Beni şikayet etmen için."

" Ne?"

" Ara polisi benim burda olduğumu söyle."

Şaşkınlıkla karşımdaki adama baktım.Dalga geçen hali gitmiş oldukça ciddi görünüyordu.

" Madem içeri geri girecektin neden kaçtın?"

Kaşlarını çattı." Yine her şeyi sorguluyorsun."

" Barlas!"

Ofladı." Halletmem gereken birkaç işim vardı."

" Neymiş o iş?"

" Fazla oluyorsun."

Cevaplamasını beklemiyordum fakat bir umut sormuştum.

Telefonumu aldım polis memurunun bir gelişme olursa aramam için verdiği numarayı tıkladım.

" İyi günler, Mehir hanım. Bir gelişme mi oldu?" diyerek açılmıştı aramam.

Barlas'ın gözlerine bakarak yanıtladım.

" Evet, oldu. Barlas Soykır, burda."

Barlasla gözlerimizi ayırmıyorduk, ne o ne ben.

" Polis ekibi gelene kadar onu kliniğinizde tutmaya devam edin kısa sürede gelecekler."

" Tamam dediklerinizi yapacağım."

Telefon kapanınca Barlas " Aferin kızıma." demişti.

" Amacın ne senin? Evime gül göndermeler falan ne oluyor?"

Eski alaylı haline döndü. " Ufak bir jest." dedi ve devam etti. " Sen yoksa Eylül Akçay olduğunu öğrendiğim için mi korktun? Merak etme sırrın bende güvende."

" Ne yapmaya çalışıyorsun Barlas?"

" Hiç bir şey. Bak sayemde kahraman olacaksın."

Polis sirenlerini duymamazla ikimizde sustuk. Barlas bana göz kırptı." Bu kısa süreli bir ayrılık olacak." dedi ve polislerin onu götürmesine izin verdi.

Bana numarasını veren polis memuru yanıma geldi.

" Teşekkür ederiz Mehir Hanım biz gelene kadar Barlas Soykırı yanınızda tuttuğunuz için."

Bir şey diyemedim kafamı sallamakla yetindim.

" Sorguya sizinde gelmeniz gerekiyor."

Anlamayarak," Neden ki?" diye sordum.

" Psikoloğu olarak sizinde sorguda bulunmanız gerekiyor."

Ardından emniyete geçtik. Emniyete gelmek bana eski anılarımı hatırlatıyor ellerimin titremesine sebep oluyordu.

Atlatamıyordum, Eylül olmaktan ne kadar kaçsam da kendimi yine Eylül olarak buluyordum.

Eylül olmak istemiyordum, Mehir olarak kalmaya devam etmek istiyordum.

Polis memuru gelmiş ve sorgu odasına geçmemi söylemişti. Savcı gelene kadar Barlasla konuşmama izin vermişti.

Bilekleri kelepçeli olan Barlas'ın karşısına oturdum.

" Kısa süreli ayrılık olacak demiştim."

" Senin bu rahatlığına ayar oluyorum."

Dediklerim onu güldürmüştü.

" Ah be. Bende bana hayran olursun sanıyordum."

Sen iflah olmazsın bakışı attım. Gerçekten iflah olmazdı.

O an fark ettim ki omzu kanıyordu.

" Ne oldu omzuna?"

" Önemli bir şey değil ya. Omzuma kurşun yedim sonra kendimi diktim."

" Kendini mi diktin?"

" Boşuna mı tıp okuduk kızım?"

Bu adam her defasında beni şaşırtmayı başarıyordu.

" Sen deli misin!?"

Sorduğum soruya güldü. " Deli doktoru olan sensin daha iyi bilirsin."

Sorgu odasının kapısı açıldı. Savcı gelmiş olacaktı şu sorgu çabuk bitseydi de eve gitseydim.

Arkamı döndüğümde gördüğüm yüzle dona kaldım.

İşte şimdi her şey bitmişti.

Savaş şu an karşımda duruyordu.









Yeni bölüm yarın gelecek. Bölüm gelene dek hoşçakalınnnn







Kayıp CesetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin