30

2.8K 188 27
                                    


3 yıl. Koca bir 3 yıl geçmişti. Erdağ ailesi hep yanımda olmuş eski depresif halimi benden alıp götürmüşlerdi.

Babam Devrim Erdağ, o çok iyi bir babaydı. Zamanında hissetmediğim baba sevgisini onunla iliklerime kadar hissediyordum. 26 yaşında olduğumu umursamadan bazı geceler bana masal okurdu. 'Büyüdüm artık masalla uyumam.' desemde 'Benim için hâlâ küçük bir çocuksun.' der okumaya devam ederdi. İtiraf etmem gerekirse içimdeki küçük çocuğu masalla uyumak çok mutlu ediyordu.

Annem Gizem Erdağ, iyi bir anne olabilmek için çabalıyordu fakat onu hiçbir zaman tam olarak affedebileceğimi sanmıyordum. Bir çocuğunun mutluluğu için diğer çocuğunu mutsuzluğa hapsetmişti.

Abilerim Eymen Erdağ, Evren Erdağ ve Eflah Erdağ, üçüyle de güzel bir abi-kardeş ilişkimiz vardı. Eymen abim; en büyük olmanın verdiği iç güdüyle fazla korumacıydı. Her zaman nasıl olduğumu ve günümün nasıl geçtiğini sorar benimle o gün ne kadar yorgun olsa da ilgilenirdi. Evren abim; yapısı gereği biraz soğuktu. Her ortamda sessiz olan olmayı seçer muhabbete gerekmedikçe dahil olmazdı. İlk zamanlar biraz çekinmiş bana karşı da soğuk olacağını düşünmüştüm ama o dışarıya gösterdiği soğuk yanını bana hiç göstermemişti. Hatta yalnız kalınca hep en çok konuşan o olurdu. Eflah abim, koca bir bebekti. Eğlenceli aynı zamanda çokta duygusaldı. Onun yanında hem gülebilir hemde ağlayabilirdiniz. Dilinden düşürmediği doktorunu her fırsatta anlatması da özelliklerinden biriydi.

Ve ben Eylül pardon Mehir Erdağ, Erdağların sonradan buldukları kızları. Eylül olarak ölmüş Mehir olarak tekrar doğmuştum. 2 yıl Almanyada kalmanın ardından Türkiye'ye gelmiş ve hep hayalini kurduğum kliniğimi açmıştım. 1 yıldır da psikolog olarak çalışmaya devam ediyordum.

Eskisi gibi yalnız değildim artık benimde güzel bir ailem vardı.

" Anneciğim, tabağına hiç dokunmamışsın ama."

Düşüncelerime annemin seslenmesiyle son verdim.

" Dalmışım." dedim ve tabağımdan bir çatal aldım. Annem yine en sevdiğim yemeklerden birini yapmıştı.

" Leyla mı oldun sen?" diyen Eflah abime boş bulunup " O kim ya?" demiştim.

Cevabım onu güldürmüştü. " Gerçekten Leyla olmuşsun."

Eymen abim, " Sus Eflah sinirlerimle oynama benim."dedi Eflah abime sinirle bakarken.

Yanımda oturan Evren abim, kulağıma fısıldadı. "Birinden mi hoşlanıyorsun?"

Başımı iki yana salladım. Birazcık dalmamla konu nelere gelmişti.

" Sizene benim kızımdan yemeğinizi yiyin ve kızıma da karışmayın." diyen babamla abilerim susmuştu.

Gülümseyerek bana göz kırpmış ve tabağımı bitirmem için işaret yapmıştı. Dediğini yaparak yemeğimi yemeye başladım. Canım yemek yemek pek istemese de annemi üzmemek için yemeye devam ediyordum.

Akşam böyle geçip gitmiş bir sabaha daha uyanmıştım. Hemen hazırlanıp kliniğime gitmek üzere yola çıktım. Kahvaltı yapmadan çıktığım için annemden ufak bir azar yemiştim tabi. Kahvaltıyı kahveyle geçiştirmeme kızıyordu.

Kliniğe gelir gelmez kahvemi almış bilgisayarın başına geçmiştim. Bugün yoğun günlerden biriydi. Cezaevinden muane için gelecek bir hastam vardı.

Bende bir zamanlar cezaevinde kalmamdan olacak ki cezaevinden gelen hastalarıma fazla empatiyle yaklaşıyordum.

Cezaevinde geçirdiğim o 5 ay ve sonrası...

Bazen düşünmeden edemiyordum Savaş nasıldı, ne yapıyordu, öldüğümü öğrenmek onu nasıl hissettirmişti? bazen de o seni kandırdı yalancı herifin teki diyordum. Düşüncelerim birbiriyle çelişiyordu.

Kayıp CesetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin