21

9.9K 582 183
                                    

Onun üzerine her toprak atıldıkça sanki bende toprağa gömülüyordum. Gözlerimi sımsıkı kapadım, bunun bir rüya olmasını diledim. Ekinle mutlu günlerimize dönmek istediğim tek şeydi ama o ölmüştü bense onunla beraber ölmüştüm.

Ekin'in ailesi ve yakınları en önde dualar okuyup cenazeyi gömerken ben, Savaş ve Nilsu arkada onları izliyorduk. Ben Ekin'in annesi beni görünce sinirlenebilir diye arkada bekliyordum, Savaş ve Nilsu da beni yalnız bırakmamak için yanımda bekliyorlardı.

Ekin'in annesi, zar zor ayakta duruyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Fazlasıyla kötü görünüyor her an bayılacak gibi duruyordu. En son onu mahkeme günü görmüştüm o günden sonra kilo vermiş, bedeni de ruhuda çökmüştü. Birden yere yığılmasıyla herkes endişeyle ona bakmıştı.

" Ekinim canım oğlum, içim yanıyor."

Yanındaki bir kadın, kolundan tutmuş ve kaldırmıştı. Perişan hali gözlerimin dolmasına sebep oluyor ağlamamak için kendimi tutuyordum. Kolunu kendisini tutan kadından kurtardı." Bırak beni, bırak. Oğlumu istiyorum ben o benim canımdı, canımdan bir parça gitti."

Birkaç kadın daha onu tutup sakinleştirmeye çalışsada nafileydi. Sakinleşmiyor, içli içli ağlamaya devam ediyordu.

" Ekin'im, bir canım daha olsa da sana verebilseydim."

Sözleri herkesin canını acıtıyor, ağlamalarına sebep oluyordu.

Cenaze töreni bitmiş, insanlar yavaştan gitmeye başlamıştı. Ekin'in annesi, baş sağlığı dileyen kimseyi dinlemiyor 'Ekin'im' diye sayıklamaya devam ediyordu.

Bir zamanlar annem gibi olan kadının bu halde olması beni üzüyor, yanına gidip destek olamamaksa dahada üzüyordu. Ortaokulda veli toplantılarıma o gelirdi, beni canım kızım diye sever bir nebzede olsun anne sevgisini hissetmemi sağlardı. Şimdi ise gözünde oğlunun katiliydim.

Ekin'in cesedi iki gün önce bir derenin kenarında bulunmuştu. Ceset, Yağız'ın cesedi gibi yanık ve darbe izleriyle doluydu Ekin ve Yağız'ın aynı kişi veya kişiler tarafından öldürüldüğünden şüpheleniliyordu. Ekin'in cesedinden parmak izi çıkmasada Yağız'ın cesedinde tek benim parmak izimin çıkması beni yine şüpheli konumuna getirmişti. Yarın Ekin'in cinayet şüphelisiyle tekrar mahkeme karşısına geçecektim.Ama Savaş'ın dediğine göre, Yağız'ın cinayet şüphelisiyle kurtulduğum gibi bu şüpheyle de kurtulabilirdim.

Ben öldüğüne hâlâ inanamıyordum. Bir yerlede nefes aldığına hissediyor, öldüğüne inanamıyorum. Dna testi yapılması ve sonucunda olumlu olması bu düşüncelerin kendimi kandırmak olduğunu kanaat getirmiştim.

Tek tük insan kalmıştı bizde bunlardan biriydik. Ekin'in annesi, yanındaki birkaç kişinin onu kolundan tutup kaldırmasıyla ayağa kalkmıştı. Gitmek için arkasına döndüğü an göz göze geldik. Gözleri gözlerime tarif edemeyeceğim bir nefretle bakıyordu. Gözlerindeki kin ve öfke olduğum yerde küçülmemi sağladı.

Sinirle koşarak yanıma gelmişti Savaş önüme geçmeseydi mahkeme günü olduğu gibi tokat yemem mümkündü.

Savaş onu benden uzaklaştırdı. Uzaklaşsada bana aynı bakıyor, Savaş'ın kolları arasından bana bağımaya devam ediyordu.

" Hangi yüzle buraya gelebildin, oğluma kıydığın yetmedi mi? Pis katil defol git burdan. Git seni görmek istemiyorum katilsin sen, katil."

Katil kelimesi kalbime ağırlık yapıyordu en çokta sevdiğim adamın katili olarak anılmak fazlasıyla can sıkıcıydı. Ekin'in annesi bana bağırmaya devam ederken uzakta bizi izleyen bir karartı görmüştüm. Onu gördüğümü fark ettiği an koşarak uzaklaşmıştı.

Kayıp CesetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin