6. Bölüm

8.5K 432 94
                                    

Dedem bizi arkada bırakarak masanın başına geçip oturdu. Başını kaldırmadan masadaki yemeklere göz gezdirdi.

Başımı önümden hafif kaldırıp göz ucuyla halamla babaanneme baktığımda ağzı sevinçten yamulmuş bir şekilde öylece dedeme bakıyorlardı. Dedem başını önünden kaldırmadan gözünü yukarı kaldırıp yakışıklı yüzüyle önce bana gülümsedi. Sonra da yüzündeki gülümseyi dağıtmadan ayakta hala şok olmuş diğer iki kadına baktı.

Çenesini yumruk yaptığı eline yaslatarak kalın ama bir o kadar yumuşacık bir sesle "Şaşırmanız bittiyse eğer sofraya oturun da torunum acıkmıştır. Yemek yemesi gerek. Yesin ki bir an önce toparlansın"

Halam dolu gözleriyle başını önüne alarak küçük çocuklar gibi tıpış tıpış babasına yaklaştı. Belini hafif kırıp kollarını babasının boynuna sardı ve yanaklarına art arda öpücükler kondurdu. "Canım babam, merhametli babam, yakışıklı babam. Dünyanın en iyisi babam" halamın her bir övgüsünde dedem yanağına bir öpücük kazanıyordu.

Halam kollarını babasının boynundan çözerek hızlıca yanıma geldi. Benimde yanağımdan kocaman öpüp gıdıklamaya başladı. Benim gülmemle dedem bana bakarak gözleri kızarmış bir halde iç geçirmeye başladı. "Canım torunum benim" deyip dudaklarını birbirine bastırdı.

Bu sefer kızarmış gözleriyle babaanneme göz kırparak "Affettiniz mi bizi Nermin hanım!" diye yalandan kur yaptı.

Babaannem elindeki peçeteyle göz yaşlarını silip eşinin yanına gitti ve boynuna sarılarak başına kocaman bir öpücük kondurdu.

"Affettim. Dile benden ne dilersen!" dedem boynunda birleşen ellere dudağını yaslatarak "O zaman geç masaya otur da torunum açtır. Oğluma yemek yedir kâfi" diye karşılık verdi.

Emir kipiyle konuşunca babaannem keyifli bir gülümsemeyle başını belli belirsiz salladı ve yanımdaki sandalyede yerini aldı. Yanağını yanağıma yaslatarak "Kurban olurum ben böyle aslan gibi torununa"

Ellerim sargılı olduğu için babaannem benim yemeğimi yedirdi. Sonra peçeteyle ağzımı da silerek başını dedeme çevirdi.

"Ehh! Haydi bakalım. Torununu bahçeye çıkarda Elif bize şöyle güzel bir kahve hazırlasın. Şöyle karşılıklı içeriz" diyerek yüzünü halama dönderdi. "Becerebilirsin değil mi Elif?" diye kinayeli bir şekilde sordu.

Halam elindeki kaşığı tabağına usulca bırakıp "Aşk olsun anne!" diye yalancı sitemini belli ettirerek ağzındaki son lokmayı çiğnemeye başladı. Bana da göz kırptı.

Dedemle göz göze geldiğimde başımı hemen sofraya çevirdim. Hâlâ çekiniyordum kendisinden. Yanımda kıpırtı oluşunca başımı babaanne çevirdim. Dedeme kaş göz yapıyordu.

Dedem yumruk yaptığı elini ağzına götürüp boğazını temizledi. "Yusuf'um! Bahçeye çıkmak ister misin yakışıklı torunum?" diye soru sorunca çekinceli bir tavırla başımı dedeme çevirdim. Doğrusu dışarı çıkmak için can atıyordum. Hem bahçede gölette vardı.

Fakat birşeyden kesin emin olmam lazımdı. Bu yüzden yutkunarak dudaklarımı oynattım. "Bana bir daha kızmayacak mısın?" diye sorduğumda dedem dumura uğramış gibi yüzü bir anda kireç kesildi. Dolu gözleriyle sandalyesinden kalktığı gibi soluğu yanımda alıp beni yavaşça kucağına aldı. Yanağımdan öpüp gözlerinden iki damla yaş akmaya başladı.

Kırık ses tonuyla "Özür dilerim yavrum. Çok özür dilerim. Ben sana hiç kızar mıyım? Sen benim biricik torunumsun" dedi ve beni kucağında taşıyarak göletin olduğu tarafa götürdü.

Cebinden çıkardığı mendiliyle bana belli ettirmeden gözyaşlarını silince yüzümde mimik dahi hareket ettirmeden onu izledim. Yabancısı olduğum duygular karşısında dudaklarım titriyordu. Ne söyleyeceğimi bilemiyordum.

GözYaşı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin