24. Bölüm

4.1K 243 36
                                    

Burak'ın ağzından devam

Henüz sabahın çok erken saatiydi. Başımı önümden alıp pencereden sokağa çevirdiğimde bomboş ve ıpıssızdı. Bugüne dek bu sokağı bukadar ıssız görmemiştim hiç.

Ahu elimdeki bardağa uzanarak "Hadi bırak bu bardağı çok içtin" dedi ve bardağı benden çalıp önümdeki sehpaya bıraktı.

Akşamdan beridir tek bir laf dâhi etmiyordum. Ahu'nun yüzüne baktığımda neden benim yanımda olduğunu bile umursamayacak durumda değildim. Aklım fikrim Yusuf'taydı. Ondan haber almadığım her dakika kalbim fena halde sıkışıyor beni köşeme sıkıştırıyordu.

Sinirle başımı pencereden alarak Ahu'nun yüzüne sertçe baktım. "Neden eve gitmiyorsun Ahu?" soruma irkilir gibi oldu. Ardından gözleri dudaklarıma kayıp sessiz bir şekilde fısıldadı. "Çünkü! Seni yalnız bırakmak istemiyorum. İyi gelmek istiyorum sana. İyi değilsin"

Eğilip, dudaklarımı yavaşça vakumlayıp öptüğünde transa girmiş gibi karşıya bakmaya devam ettim. Tam karşımda ben Sevda, Yusuf ve Murat'ın olduğu fotoğrafımız vardı. Çerçeveletip aynanın yanına koymuştum. O gün Yusuf'un doğum günüydü. On sekiz yaşına yeni girecekti.

Murat ve Sevda dört kişilik bir masa rezervasyon etmiş beni de zorla götürmüşlerdi. Yusuf'ta kolunu boynuma atmış sıcacık içten bir gülümsemeyle yüzüme bakıyordu.

"Çok hoşşş!!"

Burnuma kötü bir koku gelmiş gibi yüzümü buruşturdum. Ahu'nun konuşmasına daha fazla izin vermeden kendimi geri çektim. Ahu'ya karşı şimdilik herhangi bir duygu beslemiyordum. Sadece güzel bir kadın olup bizim şirkette çalışıyordu. Benden iki yaş büyüktü.

Sert bir dille "Ahu lütfen! Böyle bir günde benden uzak durursan iyi olur senin için! Yoksa kalbini çok fena kırarım"

Şaşırmış gibi yüzüme bakarak "Neden bu kadar isteksizsin sevgilim?" Üzgün bir ton kullanarak gözleri yaşlarla doldu. Bu şekil karşımda saçma sapan hallerde benden ilgi beklemesi sinirlerimi iyice harlıyordu. Yusuf'a şuan kim bilir ne işkenceler ediliyor. Ahu ise kendisini yatağa atmadığım için gözleri yaşlarla dolmuş onunla ilgilenmem için karşımda yaramaz çocuklar gibi ağlıyordu.

Yinede içimden sabır dileyerek frene bastım ve kalbini kırmadan "Ahu beni yalnız bırakır mısın bugünlük? Çünkü çok sevdiğim bir insan kayıp ve sana vakit ayıracak kadar kendimi iyi hissetmiyorum! Anlıyorsun beni değil mi?"

Başını sallayıp omzunun üzerinden bilerek kaydırıp düşürdüğü elbisesini tekrar omuzlarına götürüp düzeltti ve ayağa kalkarak elini omzuma yasladı.

Belini de hafif kırdıktan sonra dudaklarını dudaklarımın kenarına bastırdı. "Tamam hayatım! Sen iyice dinlen" deyip önüne düşen sarı tutamlarını kulağının arkasına sakladı ve evden çekip gitti.

Bende vakit kaybetmeden seri bir şekilde banyomu yaptım. Saçımı da kuruttuktan sonra siyah bir kot pantolon, üzerine de rahat edeyim diye sadece önü fermuarlı haki yeşili bir poları kollarımdan geçirip giydim. Arabanın anahtarını ve telefonumu aldığım gibi soluğu karakolda aldım.

"Komiserim merhabalar! Herhangi bir gelişme var mı?"

"Maalesef Burak bey! Aramalarımız halen devam ediyor"

"Peki şu bezden birşey çıkmadı mı?" Sorduğum soruya, kuşkuya yer bırakmadan kesin bir dille kafasını iki yana salladı ve üzgün bir sesle "Maalesef. Hiçbir iz bile çıkmadı" diye karşılık verdi.

Ok gibi kalbime saplanan acıyla gözlerimi bir müddet yumdum. Komiser elini omzuma atınca gözlerimi aralayarak kafamı salladım ve Rüstem beyin evine gitmek için arabama atladım. Telefondan saate baktığımda henüz saat sabah sekiz buçuğu gösteriyordu.

GözYaşı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin