Babaanneme dönerek kıyafetlerimin nerede olduğunu sorduğumda elini yanağıma getirip şoförümüz Erkan abiye elini kaldırdı ve benim kıyafetlerimi getirmesini söyledi.
Erkan abiyle çok iyi anlaşıyordum. Murat'ın babasıydı. Hem şoförlük yapıyor hem de evin bahçıvanlığını yapıyordu, hanımı Fatma abla da mutfak kısmına bakıyordu. Başka şoförlerimizde vardı ama babaannem en çok Erkan abiye güveniyordu.
Erkan abi kıyafetlerimi getirince beraber ahırın olduğu tarafa gittik. Orada giyinmek için bir oda vardı. Erkan abi bana gülümseyerek "Yusuf bey! Başka bir emriniz var mıydı?"
"Erkan abi bana bey deme lütfen. Utanıyorum" dediğimde gülüp eliyle saçlarımı hafifçe karıştırıp arkasını döndü ve gitti. Bende beş dakika geçmeden kıyafetlerimi giyindim ve odadan çıktım. Ahırın koridorunda yürürken elimdeki kaskı başıma geçirdim.
Kendimi nihayet dışarı attığımda Burak abiyi atın üstünde show yaparken gördüm. Atı gerçekten onun sözüne itaat ediyordu. Atıyla biraz daha oyalandıktan sonra kendini bana dönderdi ve benimle göz göze geldi
Ben parıltılı gözlerle ona bakarken o da atının gemini eline alıp durmasını emretti ve atlayarak ayaklarını zemine değdirdikten sonra beni yanına çağırdı. Ben tam adım atıyordum ki atının karnına iki kez sert olmayacak şekilde vurup onu arkasında bıraktı ve bana doğru adımlamaya başladı.
Tepkimi merak eder gibi "Binmek ister misin?" umursamaz bir şekilde sordu. Ben ise hem utanıyor hemde çekiniyordum ondan. Yüzümü ona kaldırıp gözlerinin içine bakarak başımı salladım
Başımdaki kaskı daha güvenli bir hale getirdikten sonra "Şimdi daha güvenilir oldu" dedi ve devam etti. "Ama bu at sana fazla gelir. Sen burada bekle. Ben atımı içeriye götüreceğim" dedi. Aklına gelen şeyle bana parmak kaldırıp "Benim atım gelirse fazla yaklaşma. Yabancısın ne yapacağı belli olmaz" diye sürdürdü
Başımı sallayarak onayladım. O ise parmaklarını ağzına götürdü. atının yanına gelmesi için ıslık çaldı. Islık çalınca koskocaman heybetli at uysal bir kedi gibi başını önüne alarak ona doğru hızla geldi. Eliyle götürüp kafasını okşayarak gözüne öpücük kondurdu. Bende atın hemen arkasında durmuştum. At bir anda kuyruğunu yüzüme doğru sertçe vurunca acıyla inlemek zorunda kaldım.
"Ahh!!" deyip elimi gözüme götürdüm. Babaannem bizden uzakta oturduğu için sesimi duymamıştı. Burak abi ise telalsa direkt yanıma gelip elimi gözümden çekti ve gözümün içini kontrol etti.
Gözümde birşey yoktu. Buna kanaat getirdikten sonra kalın sinirli sesiyle "Sana bu atın huysuz olduğunu söylemiştim. Niye atın yakınında duruyorsun velet!!" diye hafifçe bağırdı. Sonra da başını keskin bir bıçak kadar sinirle çevirip atına bakarak yüzüne sertçe tokat attı. At bunu beklemiyor olacak ki anında başını aşağıya eğdi.
Sınırı geçmemiş olacak ki atın gemini sertçe tutup geri yerine götürdü. Tekrar
Yanıma gelince elini omzuma koyarak "Yürü haydi" diye emri vaki konuştu. Yukunarak önden yürüdüm. Beni babaannemlerin yanına götürmek yerine geçen günkü kahverengi atı alıp getirdi ve beni atın sırtına bindirdi.Bu sefer atın üstünde beni tek başına bırakmıştı. Bir müddet tek başına at nasıl binilir onu öğretti bana.
O şekil yarım saat beni çalıştırdıktan sonra elini belime götürüp ayaklarımı kum dolu zemine değdirdi. Yüzüne yamuk bir gülüş kondurduktan sonra başını bana eğerek "Aferin! Biraz kilo almış gibisin"
Onu memnun ettiğim için kendimle gereksiz bir şekilde gurur duydum. "Yemek yiyorum sürekli. Sen kilo al deyince bende daha çok yemek yemeye başladım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GözYaşı
Short StoryAnnesinden yediği dayaklar yüzünden gözyaşlarını kaybeden bir çocuk/Genç #1 Sevgi #1 Love #1 romantizm #1 Biseksüel #1 Lgbt #1 Gay #2 Eşcinsel