7. Bölüm

7.8K 400 61
                                    

Hafif acıyla buruşan yüzümü yukarıya doğru kaldırdığımda kaşları yukarı doğru kalkık, geriye doğru taranmış siyah beyaz karışık saçlar ve yüzüne çok uyumlu duran kirli sakallarıyla arada yüzünü buruşturan dedeme bakarak yutkunuyordum.

Gözünü kolumdan alıp hemşireye çevirdi. "Daha çok sürecek mi?" diye sert bir dille sordu.

Çünkü benim yüzüm buruştukça onun canı benimkinden daha çok acıyor gibiydi. Dakikalardır yüzünde yüzlerce acı çeken çizgiler belirmişti.

"Hayır Rüstem bey. Çok az kaldı!"

Orta yaşlarda duran hemşire, kibar bir dille yanıt verdi. Ellerimi pansuman yaptıktan sonra üstüne sargı bezi sarıp güler bir yüzle "Geçmiş olsun yakışıklı. Bak bu kadarcıktı" deyip elini çeneme atarak okşadı.

Hafif acıdan olsa gerek yüzüm çok az buruştu. Hemşireye cevap vermek ve dedemi daha da üzmemek için, acımı bir kenara bırakıp dudaklarımı gülümsemeye zorladım.

"Teşekkür ederim" dedim. Dedem de aynı şekil hemşireye teşekkür ederek ellerimden tuttu. Beraber başhekim doktor Haldun amcanın odasına doğru yürüdük.

Koridorda yürürken yüzümü benden hayli uzun takım elbiseli dedeme kaldırdım. "Dede! Ne zaman at çiftliğine gideceğiz?" heyecanla sorduğum soruya dedem saçlarımı karıştırıp "Yarın gidelim mi?" diye karşılık verdi.

Sevinçten kısılan gözlerimle "Hı hı! Senin içinde uygunsa tabi" dedim.

Dedem belini büküp diz çöktü. Benimle hemen hemen aynı boya gelerek bir müddet yüzüme içli içli baktı. Ardından her iki gözüme de öpücük kondurduktan sonra dudaklarını oynattı.

"Şöyle yapalım. Selim amcandan sana bir at alayım. Sen büyütürsün olur mu?" dedemin teklifine karşı gözlerim heyecandan ışıl ışıl oldu. Düşünmeye yer bırakmadan başımı salladım. "Küçük olsun ama. Onu ben büyüteyim. Benimle beraber büyüsün" dedim.

Dedem ellerini bacaklarıma ve sırtıma getirip beni kucaklayarak doğruldu. Biraz daha kaldırdığında sanki çok yüksek bir yere çıkmışım gibi "Vayy" dedim. Dedem de tıpkı babam gibi çok uzun kalıplı biriydi.

Elimle alnıma götürüp şapka gibi yaparak "Ohaa, herşey ne kadar da küçükmüş buradan" diye söylememle dedem kahkaha attı. Ve Haldun amcanın odasına yetiştiğimizde ayaklarımı yerdeki beyaz zeminle buluşturdu.

Gülümseyen ifadesiyle Haldun amcanın kapısını gözüyle işaret etti "E hadi sen çal bakalım kapıyı!" dedi.

Yumruk haline getirdiğim elimi kaldırıp kapıya gürültülü olmayacak şekilde vurdum ve kapı kolunu aşağı indirdim. İçeri girdiğimizde Haldun amcanın sekreteri ayağa kalktı. Güler bir yüzle "Rüstem bey hoş geldiniz! Haldun beye haber vermemi ister misi."

Dedem kibarca sözünü kesti. "Misafiri var mı?" diye sordu

"Yok efendim" diye yanıt aldı.

Dedem başını yavaşca salladıktan sonra öteki kapıyı çaldı. İçeri girdiğimizde Haldun amca dosyalardan başını kaldırıp bizi görünce "Ooo, iki gözüm gelmiş. Hoş gelmiş!!" dedi ve oturduğu koltuğu geriye sürüp ayağa kalktı.

Dedem gülümseyerek kollarını iki yana açtı lakin Haldun amca arkadaşına gitmek yerine beni kucağına aldı.

"Ben onu Yusuf için demiştim" deyip kahkaha attı. Dedem de "Vay hain! Hemen de pabucum dama atıldı desene" diye şakayla karışık sitem etti.

Haldun amca beni koltuğuna götürüp oturtu. Sonra da dedemin yanına giderek karşısındaki koltuğa geçip oturdu

Dedem ile Haldun amca konuşmaya başlayınca ellerimi masaya koyup onları dinleyecektim ki gözüm masada duran çok güzel bir oyuncak arabaya takıldı. Elime aldım. Ben oynamaya başlarken konuşmalar yavaş yavaş sisli bir hal almaya başladı. Bir süre sonra seslerden uzaklaştım.

GözYaşı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin