12. Bölüm

5.2K 282 33
                                    

Yemeklerimizi yedikten sonra bahçeye çıkmıştık. Bir yandan göletten gelen suyun huzurlu sesi diğer yandan mis gibi yüzümüze çarpan hafif esintili hava.

Sonbahara girmiştik. Havalar da yavaş yavaş soğuk olmaya yüz tutmuştu. Murat'ın annesi Fatma abla bize çay getirip tekrar gitti. Fatma ablayı da çok seviyordum. Murat'ın annesi olmasından ziyade çok kültürlü bir kadındı.

Burak abiye baktığımda sıkılmış gibi durup kıvranıyordu. Yüzü benim burada ne işim var ifadesine bürününce ona göleti gezdirmek istedim. Daha fazla sıkılmasın diye.

Göletimiz bahçeye göre epey güzel ve büyüktü. Bu eve ilk geldiğim günler göletin küçük olduğunu sanıyordum. Meğerse birde ağaçların arka tarafında daha büyük bir yapay gölet varmış.

Ben gelmeden önce içinde su yoktu. Benden sonra dedem bu bahçeyi istediğin gibi kullanmamı söylediğinde, bende suyun sesi bana huzur vereceğinden göleti suyla doldurmasını istedim. Dedem de göletin şelale gibi olan üst tarafına suyun kayalardan akması için küçük bir motor bağlattırmıştı.

Burak abinin yanına hafifçe kaydım ve Kimsenin duymaması için sessizce "Burak abi sana göleti gezdireyim mi?" diye ricalı bir tonda konuştum. O da elindeki telefonu cebine iliştirdikten sonra başını bana çevirdi.

"Neden?"

Soruma soruyla yanıt verince utanarak "Çok güzel çünkü. Sende gör istiyorum" diye konuştum. Dudaklarında yarım bir tebessümle başını salladı. Sevda'yı da çağırdık ve göletin olduğu tarafa doğru yürüdük.

Sevda göleti görünce heyecanla "Şuraya bak! Ne kadar güzel" arkasını dönüp benimle göz göze gelince başımı salladım  ve yüzümü yukarıya kaldırarak Burak abiye baktım.

Bana bakmadan dudak büktü. "Çok güzel gölette. Bari içine birkaç tane yavru ördek al yüzsünler. Hem su boşa akmamış olur" dediğinde gözlerim ışıl ışıl olup alt dudağımı dişledim.

"Tamam yarın dedeme söylerim ördek alır. Sonra da sana fotoğraflarını atarım"

Başını bana eğerek "Bana niye fotoğraf atacaksın ki?"

"Sende gör istiyorum. Ondan" sesim biraz fazla istekli çıkınca utanır gibi oldum. Ve yüzümdeki gülümsemeyle kafamı Sevda'ya çevirdim

"Evet abi. Bende gelince sana fotoğraf atarım. Hatta Yusuf ve Murat'la çektiğim fotoğrafları da sana sık sık atarım"

"Fotoğraf felan atmanızı istemiyorum. Orada derslerim yoğun oluyor. Boş şeylerle uğraştırmayın beni" dedi ve yanımızdan çekip gitti. Ben ise öylece ardında bıraktığı boşluğa bakakaldım.

Sevda elini omzuma yaslayarak "Abim hep böyledir. Herşeyden çok çabuk sıkılır" diye beni teselli etti. Yutkunarak başımı sallamak zorunda kaldım. Birkaç dakika daha göletin yanında oturduktan sonra kalkıp onların yanlarına geçtik.

****

Yaklaşık bir saat sonra çıkış kapısına doğru yürüdük. Burak abi yarın erken saatte kalkıp havalimanına giderek kendi saatinde İngiltere'ye uçacakmış...

Tokalaşma faslından sonra Selim amcalar arabaya bindi. Arabayı Burak abi kullanacağından şoför koltuğu Burak abiyi bekliyordu.

Burak abi herkesle vedalaştıktan sonra bana döndü ve elini çeneme götürüp "Kusura bakma. Eğer fotoğraf atmak istersen atabilirsin. Ama hafta sonları ve ayda bir olmak şartıyla! Anlaştık mı?" diye konuşunca başımı sallayıp gülümsedim. Eğilip yanaklarıma öpücük kondurdu ve eliyle saçlarımı bozarak şoför koltuğuna geçti. Ve tekrar bana göz kırparak arabayı çalıştırdı.

GözYaşı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin