Masada oturmuş ders çalışıyordum ama aklımı matematikle bile kandıramıyordum. Bu sıralar kafam sürekli doluydu. Hayır kafam sadece Kızılla doluydu aslında. Neden bu kadar düşündüğümü çözemiyordum doğrusu.
En iyisi mesaj atmaktı, zaten yarınki çalışmayı ne zaman ve nerede yapacağımızı soracaktım. Telefonu elime aldım ve yatağa uzandım.
Ömercik: Kızıl naber?
Kızıl: Ne oldu ne istiyorsun?
Yazdığında yine bir sabır çektim. Bu çocuk bana aslında ne kadar da sabırlı olduğumu öğretiyordu.
Ömercik: Ne isteyeceğim ben be senden. Bir şey soracaktım sadece.
Kızıl: E Ömer sor ne soracaksan vaktim değerli sana çok bile harcıyorum bu sıralar.
Bak yine bana Ömer demişti. Kesin hala morali bozuktu, yoksa benimle dalga geçerdi. Neyse bu halde bile kendini beğenmişti zaten.
Ömercik: O çok değerli vaktinizi çalıyorum beyefendi ama hani bizim bir çalışma vardı ya onu ne zaman ve nerede yapacağımızı soracaktım.
Kızıl: Of sıkıldım bu çalışma işinden de ha. Ayrıca senden de çok sıkıldım bir düş yakamdan.
Ömercik: Bana bak Kızıl beni deli etme. Bırakırım bu işi 0 alır oturursun. Bana göre hava hoş, nasılsa bildiğim şeyler.
Kızıl: Tehdit mi ediyorsun lan sen beni?
Ömercik: Yok yavrum, gerçekleri söylüyorum işine gelirse.
Kızıl: Ben yarın okula gelmeyeceğim.
Ömercik: Neden bir şey mi oldu, hasta mısın?
Kızıl: Hayır babacım hasta değilim. Allah’ım ya ne bu sorgu sual. Gelmeyeceğim işte sana ne.
Ömercik: Ne halin varsa gör lan. Değişik.
Kızıl: Yarın bizde çalışalım. Sabah konumu atarım.
Ömercik: Sizde mi? Evde biri falan olur mu rahatsız etmeyeyim ben.
Kızıl: Yok evde kimse. Gel sen, hadi gittim ben rahatsız etme.
Ömercik: İyi. Tamam.
Yazdım ve sohbetten çıktım. Ne zaman bu çocuğa üzülsem hemen pişman ediyordu beni.
Of ben niye bunun eve gel demesine tamam demiştim ki. Gerçi bize gel deseydim kesin evi görüp hemen bütün okula şöyle fakirler böyle küçük evleri var diye yayardı. Hoş bundan yana utancım yoktu ama boş yere canımız sıkılırdı.
Sabah okula gittiğimde dersler çok sıkıcı geçiyordu. Nedenini anlayamamıştım.
Bir de çok hızlı geçiyordu, halbuki ben biraz daha yavaş geçmesini istiyordum. Çünkü çıkışta Kızıl’ın evine gidecektim. “Gençler çıkışta beni beklemeyin, Doruk’la ders çalışacağız maalesef.” Dedi Asiye. Aybike ve Oğulcan da ders çalışacağını söylediğinde şaşırdım hepimiz aynı güne denk getirmiştik. Aslında iyi olmuştu, onlara Berk’in evine gideceğimi söylemek istemiyordum.
“Berk niye bugün gelmedi Ömer haberin var mı?” diye sordu Aybike. Berk ile tek bir diyalogları bile olmamıştı ama ona hayran gibi davranıyordu, hoş olsa da hayran olabilirdi. Allah var yakışıklıydı, üstelik farklı bir çekiciliği de vardı pezevengin.
“Ömer sana diyorum duymuyor musun?” “Yok haberim falan yok benim. Hem nereden haberim olacak ki bana ne Kızıl’dan.” Dediğimde “Ömer iyi misin sen ya. Ne dedik sanki? Sen ders çalışacaksın ya belki biliyorsundur diye sorduk herhalde.” “Pardon Aybike ya pek haz etmiyorum onu biliyorsunuz ondan öyle oldu.” Dedim.
“Neyse hadi dağılalım zaten Süsen ile ders çalışacağım daha fazla sinirlerimi bozmak istemiyorum. Görüşürüz.” Dedi ve yanımızdan ayrıldı Aybike.
Ardından da Oğulcan gitmişti. Bu çocuk niyeyse çok mutluydu bu aralar, neyse öğrenirdim ben bir şekilde. “Ömer eve geçince konuşalım mı biraz?” diye sordu Asiye. “Konuşalım fıstığım tabi de ne hakkında?” “Sen ve senin Berk’e olan tutumunu.” “Ne tutumu ya ne alaka ben ve Berk anlamadım. Hem sadece ders çalışıyoruz biliyorsun. O ve salak arkadaşını zerre sevmiyorum ve umursamıyorum.”
“Ömer dün Berk sınıftan çıktığında ona nasıl baktığını gördüm. Hatta sonra onunla dalga geçen Doruk’a da nasıl baktığını gördüm. Kaç senelik kardeşimin de bakışlarından bir şeyler olduğunu çıkarabiliyorum yani.” Dediğinde şok olmuştum.
Alt tarafı biraz sinir olmuştum bu duruma, nasıl bu kadar bakışlarımdan anlaşılabilmişti ki? “Neyse Ömer, ben gideyim artık evde görüşürüz. Dikkat et kendine.” Dedi ve yanımdan ayrıldı. Zaten gergindim, Asiye’nin bu konuşması iyice germişti beni.
Daha fazla vakit kaybetmeden durağa yürüdüm ve otobüs beklemeye başladım. Otobüs geldiğinde bindim ve telefonumu çıkardım. Instagram’da gezerken üstten bildirim geldi ve ona tıkladım.
Oğulcan: Ömer acil bak kuzi.
Ömer: Baktım ogi söyle.
Oğulcan: Yarın akşam pilava çıkıyoruz babam ayarlamış arabayı annem de pilavı yapacak, biz de sahilde satarız. Hem ertesi gün okul da yok mis.
Ömer: Abime sormam lazım ogi. Biliyorsun okuldan başka bir şeyle ilgilenmemizi istemiyor.
Oğulcan: O iş bende sen rahat ol.
Ömer: Eyvallah. Hadi görüşürüz.