"Ömer sabahın köründe nereden geliyorsun ve o telefon neden açılmıyor?" diye sordu abim içeri girdiğimde. "Bir işim vardı abi. Telefonumun şarjı bitmiş. Özür dilerim endişelendirdiğim için." Kahvaltı masasında oturmuşlardı ve çay içiyorlardı.
"Bir daha haber vermeden çıkmak yok. Ayrıca ne işiymiş bu?" "Arkadaşıma gittim abi oldu mu?" "Atar yapma bana. Söyleyeceksin tabi ne kadar merak ettik haberin var mı?" derin bir nefes aldım ve cevapladım. "Abi tamam haklısın. Tekrar özür dilerim, bir daha böyle bir şey olmayacak." dedim ve odama girdim. Zaten moralim bozulmuştu anasını satayım, bir de abime hesap veriyordum. Gerçi adam haklıydı, endişelendirmiştim. Neyse en azından çok uzamamıştı.
Evde oturmaktan sıkılıp benim miniği de alarak bahçeye çıkmaya karar vermiştim. Kapıdan çıktığımda bahçede telefonla konuşan Aybike'yi gördüm.
"Evet o elbise çok yakışmış bence de. Manyak tabi güzel olacak ta-" dedi ve beni görünce sustu. Yanındaki sandalyeyi çekip oturdum. "Neyse canım ben şimdi kapatıyorum. Tamam tamam arayacağım tekrar. Ben de." dedi ve telefonu kapattı. Yandan ona baktığımda gülmemeye çalıştığını gördüm.
"Çok mutlusun bakıyorum da." dediğimde gülümsemesi durdu ve ciddileşti. "Mutluyum evet. Güzel şeyler oluyor hayatımda." dediğinde gülümsedim. "Çok sevindim Aybike. Keşke eskisi gibi mutluluğunu benimle payşsan." dediğimde yüzü düştü. "Keşke." dedi sessizce. "Hala bana niye bozuksun bilmiyorum Aybike ama gerçekten çok üzülüyorum böyle olmamıza. Sen benim kardeşimsin ya, insan kardeşiyle küser mi?" "Sana kızgınım Ömer ama nedenini açıklayamam üzgünüm." "Tamam açklama ama konuş benimle küsme." dediğimde ağa kalktı ve eve girdi.
Yine olmamıştı hiç kimsenin gönlünü alamıyordum. Ne yaptığımdan bile haberim yoktu. Acaba ben ve Kızıl'ı falan mı fark etmişti. Siktir ya kesin buydu ve o yüzden bana böyle davranıyordu. Benim hemen bunu Berk'le konuşmam lazımdı yoksa her an her şey olabilirdi.
Odamdaydım ve Kızıl'ı arıyordum ama açmıyordu. Sanırım bugün bana çok kızmıştı, bunun için de cevap vermek istemiyordu.
Aybike ile olan konuşmadan sonra resmen mideme kıramplar girmişti ve benim acilen Berk'e bunları anlatmam lazımdı. Evine mi gitsem diye bir an düşünmüştüm ama sabahki olaydan sonra vazgeçtim.
Oflayıp uzandığım yerden kalktım ve camı açtım. Rüzgar usul usul vururken gözlerimi kapattım. En son okulda olan olay aklıma gelmişti. Ben gerçekten hayatımdaki en büyük sırrımı bütün okula açıklayacaktım ve bunu bana Berk yaptıracaktı. Düşününce hala inanamıyordum. Gözlerimi açtım ve camı kapatmak için kulpunu tuttum o sırada bahçede oturan birini fark ettim. Karanlık olduğu için yüzü seçilmiyordu. Yatağımın üstündeki telefonum çaldığında elime aldım ve Kızıl'ın aradığını görüp hemen açtım.
"Bahçedeki benim. Yanıma gelsene." dedi ve telefonu kapattı. Şaşırmıştım, bu saatte burada ne işi vardı. Hemen montumu üsütme aldım ve koşarak kapıya gittim. Yavaşça açtım ve dışarı çıktım. Bahçedeki bankta oturuyordu. "Delirdin mi Kızıl? Ne işin var burada bu saatte?" bana bakmıyordu, gökyüzünü izliyordu. "Beni aramıyor muydun? Geldim ben de işte." dedi ve omuz silkti. Bir tuhaftı anlayamıyordum. "Sahile gidelim mi?" dediğimde kafa salladı ve ayağa kalktık, yanyana yol boyunca konuşmadan yürüdük.
Sahile geldiğimizde kayalıklara oturduk. "Beni görmelerini istemedin mi? Görürlerse kızarlar mıydı?" diye sordu denize bakarak. Elimi kaldırdım ve yanağını okşamaya başladım. "Kimsenin ne diyeceği umrumda değil artık. Daha rahat konuşuruz, burası daha iyi gelir diye geldik." dediğimde gülümsedi ve bana baktı. Çok yorgun görünüyordu, sanki bir şeyler canını sıkmıştı.
"Ben de kediyi görürüm diye düşünmüştüm. Belki biraz sarılırdım." "Özür dilerim ben düşünemedim ama en kısa sürede göreceksin. Ayrıca kedi yok şuan ama ben varım." dedim ve kollarımı açtım. Açtığım kollarıma baktı ve yavaşça kolarını bana sardı.
Saatlerdir o endişlenen halim gitmişti ve yerine huzur gelmişti. Sadece o vardı ve bu kadardı. İyi ki.
❤❤❤