"Berk uyudun mu?" diye sorduğumda göğsümdeki başını kaldırdı ve bana baktı. "Konuşalım mı artık?" diye sorduğumda doğruldu ve benden ayrıldı.
"Özür dilerim Ömer. Ben seni çok seviyorum." dediğinde kafa salladım. "Annem, benim erkeklerden hoşlandığımı biliyor. Yani hep biliyordu ama bana hiçbir zaman kızmadı veya kötü bir şey demedi. Babam, o karşıdır. Aslında genel olarak insanların birbirini sevmesini bile saçma bulur. Bana da anneme de çok karışıyordu. Annem boşandı ama ben oğluyum sonuçta. Annem bugün bizim şoförle gelmiş etkinliğe. Geleceğini düşünmemiştim hiç haber vermemişti ama gelmiş işte son anda. Zaten şoförü de babam ayarladığı için olan biten her şeyi anlatmış. Eve gittiğimizde salonda oturuyordu. Çok kötüydüm o yüzden odama çıkmak istemiştim ama yanına çağırdı beni. Önce" dediğinde derin bir nefes aldı.
Sakinleşmeye çalışıyordu. Elini tuttum ve "sakin ol Berk." dedim. "Önce bana tokat attı." dediğinde istemsizce diğer elim yumruk oldu. Keşke ona vuran şuan başkası olsaydı da gidip evire çevire dövseydim diye geçirdim içimden. "Annem araya girdi. Sonra bana "hemen gidip hazırlan benimle geleceksin.' dedi. İtiraz ettim Ömer ama dinlemedi beni. Velayetimi de annemden alıp beni mecbur bırakacağını söyledi. Yurtdışına götürecekmiş, kendisinin de işi varmış. Beraber yaşayacakmışız." dediğinde şaşırdım.
"Ne demek yurtdışı Berk? Annen, annen bir şey demedi. Velayetini vermem falan demedi mi?" Gözünden akan yaşı sildi ve olumsuz anlamda kafa salladı. "Babam her şeyi yapar. Eli kolu çok uzun alamayacağı, yapamayacağı bir şey yok." dediğinde sinirlendim. "Ee ne olacak şimdi Berk? Öylece kabullenip gidecek misin?" dediğimde omuz silkti. "Bilmiyorum ki Ömer. Ne yapacağımı bilmiyorum. Yarına bilet aldırmış. Akşam gidecekmişiz." dediğinde ellerimizi ayırdım.
"Ben çok özür dilerim Ömer. Seni orada bırakıp gitmek istemezdim ama babamı tanıyorum. Bu yüzden hep gizli kalsın, kimse öğrenmesin istedim. Her şey bir anda yerle bir oldu işte."
"Ne özürü Berk. Resmen alıp götürecek seni benden bunun özürü mü olur? Senin daha reşit olmana 1 sene var. Sensiz 1 sene boyunca ne yapacağım Berk?" dediğimde kafasını eğdi. "Arkadaşlarımla vedalaşmak için izin isteyip çıktım. Senin burada olduğunu bilmiyor." dediğinde sinirle güldüm ve ayağa kalktım.
"Ha yani sen vedalaşmaya geldin. Arkadaşlarınla." "Ömer, ben ne yapacağımı bilmiyorum." diye fısıldadığında önünde diz çöktüm ve yüzüne baktım. Benim de aklıma bir şey gelmiyordu. "Berk ben istemiyorum gitmeni." "Ben de istemiyorum ama biliyordum işte böyle olacağını. Keşke elimden bir şey gelse ama yok." dediğinde ben de gözümden akan yaşı sildim.
Resmen şuan çaresizdik. Gözlerine baktım. Kıpkırmızıydı ve korku vardı. Onu bu hale, bizi bu hale getiren hiç kimseyi affetmeyecektim. Ellerini tuttum ve avcunu öptüm. Kafamı avucuna yaslayıp ona baktım, gülümsedi. "Bir şey olmalı Kızıl. Olmalı." diye konuştuğumda gülüşü soldu. "Kedimiz büyüdü mü?" diye sordu. "Biraz büyüdü." dediğimde kafa salladı. Konuyu değiştirmeye çalışıyordu ama şuan gidecek olmasından başka bir şey düşünmem mümkün değildi.
"Süsen ve Aybike çok yakışmıyorlar mı Ömer?" "Çok. Çok yakışıyorlar." dedim ve eliyle gözümden akan yaşı sildi. "Çok seviyorum seni." dediğinde kafamı kaldırdım ve koltuğa oturdum. "Söyleme." dediğimde yaklaştı ve elini yanağıma koydu. "Ama seviyorum Ömer." kafamı sağa sola sallayıp konuştum. "Veda eder gibi konuşuyorsun Berk, istemiyorum." dediğimde bana iyice yaklaştı ve alnını alnıma yasladı.
"Sana yaklaşınca kalbinin bu kadar hızlı atması her zaman çok hoşuma gitti Ömer. Hala ilk günkü gibi." "İlk günkü gibi aşığım çünkü sana. Hala çok seviyorum." dediğimde alnını ayırdı ve dudaklarıma yaklaştı. Yumuşakça öptüğünde gözlerimi kapattım. Öptükten sonra biraz uzaklaştı, sonra tekrar öptü. Daha sonra sarıldı. "Yapma Berk. Yalvarırım." diye fısıldadığımda daha sıkı sarıldı."Zeytin'e iyi bak sevgilim." dediğinde bir şey diyemedim.
Gidecekti, korktuğumuz başımıza gelmişti işte. Bunu yaşamak zorunda olduğumuz için herkesten nefret ediyordum. Benden ayrıldı ve ayağa kalktı. O kalkınca ben de kalktım. "Süsen." diye seslendiğinde Aybike ve Süsen aşağıya indi. Ben birleşik olan ellerimize baktım."Ben gidiyorum Süsen. Vedalaşmaya gelmiştim." dediğinde ikisi de "ne?" diye sordular aynı anda. "Berk, baban mı?" diye sordu Süsen. "Evet. Biliyorsun." dediğinde Süsen yaklaştı ve sarıldı. Aybike yanıma geldiğinde ona baktım. Bana bakıyordu, üzülmüştü gözleri dolmuştu. "Gelmeyecek misin hiç?" diye sordu Süsen. "Bilmiyorum. Babam ne zaman bana bir şey sordu ki?" dediğinde Süsen ağlamaya başlamıştı. "İkna etmeye çalış Berk. Gel tattillerde falan. Tamam mı?" dediğinde Berk gülümsedi ve kafa salladı. Aybike'ye döndüğünde yaklaştı ve sarıldı. "Ömer'e iyi bak." dediğinde elini daha çok sıktım.
Aybike'den ayrılıp bana döndüğünde tekrar sarıldık. "Benim için hep iyi ki olacaksın Ömer. Sen de kendine iyi bak olur mu?" dedi ve bedenini benden ayırdı.
"Berk." dedim ama devamını getiremedim. Bilmiyordum ki ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı. Bir andan alıp götürüyorlardı benden ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Elimi bıraktı ve kapıyı açtı. Bahçede bekleyen arabaya doğru yürüdü ve bindi. Şoför kapıyı kapatana kadar gözlerini benden ayırmadı. Kapı kapandı ve araba yavaşça uzaklaştı.
Sabah sarmaş dolaş uyandığım çocuk şimdi benden çok uzaklara gidiyordu. Ona hediye ettiğim kolye aklıma geldi bir anda. Kolyenin ucundaki kuş gibi özgür olmak istemişti ve bugün bir kuş gibi ellerimden uçup gitmişti.
❤💙😢😢😢