“Ömer.” diye ses duyduğumda uyanmaya çalıştım. Yanağımda bir el hissettiğimde yavaşça gözlerimi açtım. “Günaydın Ömer.” dediğinde biraz doğruldum. “İyi misin? Başın falan ağırıyor mu?” diye sorduğumda kafa salladı ve o da doğruldu. “İlaç getirmemi ister misin?” “Hayır. Ömer ne zaman geldik biz eve?” diye sorduğunda ayağa kalktım ve yan taraftaki sürahiden su doldurup uzattım.
“İç bunu.” dediğimde elimden aldı ve içti. Bardağı koyup yanına oturdum. “Dün gece neler olduğunu hatırlıyor musun?” dediğimde yüzüme bakıp düşündü. Ne hatırladıysa gözlerini kaçırdı. “Berk ne oldu? Bir şey mi yaptı o pislik sana?” “Şey yani tam bilmiyorum da.” dedi ve sustu. Sakin kalmaya çalışarak elimi yanağına koyup okşadım.
“Berk hadi birtanem. Hadi anlat.” “Ömer ben bir şey yapmadım gerçekten.” “Berk tamam. Tamam sen bir şey yapmadın. Anlat artık o ne yaptı anlat.” “Ben ilk önce bir kadeh bir şey içtim ama cidden çok hafifti. Sonra ben seninle konuşurken bana bir tane daha uzattı aynısından. Başta istemedim ama çok hafif dedi ben de içtim.” dediğinde ayağa kalktım.
“Aferin ya aferin. Bana içmeyeceğim deyip bir tane daha içmişsin ya harikasın.” dediğimde kafasını eğdi. “Ömer cidden aynısındandı. Hem benim sarhoş olmam için çok fazla içmem lazım iki kadehle sarhoş olmam.” dediğinde tekrar oturup yüzüne bakmaya çalıştım. “İki kadeh? Başka bir şey içmedin yani.” dediğimde kafa salladı. “O şerefsiz bana çok içti durduramadım dedi.” “Yemin ederim 2 bardak. Daha sonra zaten terlemeye başladım başım falan döndü. Beni eve götürmesini, iyi olmadığımı söyledim. Boynuma falan dokundu, terlemişsin dedi.” anlattıkça sinirleniyordum.
“Ne demek dokundu Berk? Nasıl izin verirsin sen buna?” diye sesim yükseldi. “Ömer ben anlamadım ki. Ayrıca kötü olmaya başlamıştım, gözlerim falan kararıyordu. İyi olsam bana dokunmasına izin verir miyim niye böyle söylüyorsun?” derken gözleri dolmuştu. “Tamam haklısın. Devam et.” “Sonra bana şey dedi. Hala çok güzelsin. Ben Tolga'nın yanına gitmek istediğimde kolumdan tuttu ve ben seni götürürüm dedi.
Kapıdan çıkıp arabaya bindikten sonrasını hatırlamıyorum. Sonra zaten burada uyandım.” dedi ve gözlerime baktı. “Hiç mi bir şey hatırlamıyorsun?” dediğimde gözünden yaş aktı ve elinin tersiyle sildi. “Bana dokunmamıştır di mi Ömer? Yani yapmamıştır.” dediğinde gözlerimi kapattım. “Ben nasıl bu kadar aptal olabildim bilmiyorum. Ömer yemin ederim ben bile isteye bana dokunmasına izin vermedim. Cidden kötüydüm, bilmiyorum.” dedi ve elimi tuttu. “Özür dilerim Ömer. Ne dersen haklısın ama seni aldatmadım. Gerçekten yapmadım ne olur bana inan.” dediğinde gözyaşlarını sildim.
“Berk saçmalama ne aldatması. Ben öyle bir düşünür müyüm hiç?” dedim ve sarılıp saçlarını öptüm. “Üzülme tamam mı? Ben her şeyi çözeceğim. Birazdan gidip o şerefsizi bulup kusana kadar dövücem. Konuştururum ben onu merak etme.” “Sen yapma bir şey ben hallederim.” “Yok sen o çocukla bir daha muhattap olmayacaksın. Ben her şeyi hallederim.” dediğimde ağlamaya başladı.
“Özür dilerim. Eğer içine sinmiyorsa bu belirsizlik ayrılabiliriz Ömer.” dediğinde biraz ayrılıp yüzüne baktım. “Seni bu hale getirdiği için onu öldürürüm bile Berk. Sen bana gelmiş ayrılırız diyorsun. Senin için yapamayacağım tek bir şey yok. Ayrıca içime sinmeyen bir şey de yok.” dedim alnını öptüm.
“Şimdi kalkıyorsun ve elini yüzünü yıkıyorsun. Sonra da kahvaltı yapıyoruz bebeğim tamam mı?” dediğimde kafa salladı ve ayağa kalkıp banyoya girdi. Titreyen ellerime bakıp derin bir nefes aldım. Kendimi toparlamam lazımdı çünkü Berk'in bana ihtiyacı vardı. Ayağa kalkıp “ben kahvaltıyı hazırlamaya iniyorum yavrum.” deyip odadan çıktım.