Sirius biraz sarhoştu ama sıcakkanlı ve mutluydu. Kaleye doğru yürürken Remus'a yaslanmıştı. Güzel bir gündü. Sirius'un hayatında iyi insanların olduğunu hatırladığı anlardan biriydi. Asalarını çıkarmadan ve parçalanma tehdidinde bulunmadan gülebilen, şaka yapabilen ve hatta birbirleriyle aynı fikirde olmayan insanların.
Sirius'un cebinde sigara vardı, hemen yanında en yakın arkadaşı vardı ve sevdiği herkes onların önünde yürüyordu. James grubun en önündeydi, sanki geri dönmek için acele ediyormuş gibi yürüyordu ki Sirius bunu anlayamıyordu. Önemli olan herkes buradayken James neden bu kadar acele ediyordu?
Cebinden sigara paketini alıp içinden bir tane çıkardı ve Remus'a uzattı. Bir tane de kendine aldı . Sirius önce kendininkini, ardından Remus'unkini yaktı ve gözlerindeki alev dansını izlemeye başladı.
Remus çok güzeldi.
Sirius'un bu konuda kafası karışıktı.
Snivellius'la olan olayı sadece bir tür sisle hatırlıyordu. Tonlarca acı vardı ama fiziksel acının Sirius üzerinde hiçbir etkisi yoktu, dolayısıyla o çoğunlukla iyiydi. Ta ki o olmayana kadar. Kendisini zayıf ve sersemlemiş hissediyordu. Görüşünde karanlık noktalar belirmişti. Sirius bir nedenden dolayı Remus'a tutunarak yere düşmüştü. Ve sonra üşümeye başlamıştı. Çok soğuktu.
Sirius'a sanki ölüm koridora gelmiş ve onu arıyormuş gibi gelmişti. Soğuk iliğine işlemiş, vücuduna o kadar hızlı yayılmıştı ki Sirius gidici olduğunu anlamıştı. Ölmek üzereydi.
Remus'un kollarında ölecekti çünkü Remus onu kurtarmaya çalışıyordu. O kadar üzgündü ki, çılgınca art arda iyileştirme büyüleri yapıyordu ve Sirius ona bunun sorun olmadığını söylemek istiyordu. Remus'un elinden geleni yaptığını biliyordu ve Sirius onu suçlamıyordu.
Remus ona kehribar rengi gözleriyle bakmıştı ve çok korkmuştu. Ve Sirius öyle güçlü bir kayıp duygusuna kapılmıştı ki bir an için ölüm korkusunu unutmuştu.
Ve o anda, korkusunun ve acısının son derece farkında olduğu o nefeste, Sirius'un tek düşünebildiği şuydu: 'Bilmiyor . Ona söylemedim.'
Pişmanlık vardı. O kadar çok pişmanlık duyuyordu ki Sirius'un parçalanmış bedeninden sızan her damla kanı kaplıyordu. Sirius başka bir günü göremeyeceğinin farkına varmıştı ve ona ağırlık veren şey Remus'a ne kadar güzel olduğunu hiç söylememiş olmasıydı.
Sirius yan yan arkadaşına baktı. Bir kolunu Sirius'un omuzlarına atmış, ona çok büyük gelen bir kazakla ve gözlerinde bir parıltıyla kaleye doğru yürüyordu, sonunda Remus da sıcak bira içmişti.
Güzeldi.
Sirius hiçbir zaman dudaklarını James'inkilere bastırma dürtüsüne sahip olmamıştı. James'in çenesinin altını ısırırsa ne olacağını hiç merak etmemişti. Kendisini hiçbir zaman James'in vücuduna bakarken ya da James'in ellerinin şekli yüzünden nefesini kaybederken yakalamamıştı.
Remus'la ilgili bunların hepsi başına gelmişti. Ama bunlar sadece müdahaleci düşüncelerdi, değil mi? Garip dürtülere sahip olmak normaldi.
Dürüst olmak gerekirse Sirius biriyle çıkmayalı çok uzun zaman olduğunu düşünüyordu. O genç bir adamdı, seksi seviyordu ve bunu uzun zamandır yapmamıştı. Elbette kafasının biraz karışması ve beyninin müsait olan ilk kişiye odaklanması normaldi.
Çünkü Sirius, Remus'un erkeklerden hoşlandığı gerçeğinin son derece farkındaydı. Sirius onu yargılamaz ve buna cesaret eden herkese zarar verirdi. Sadece Remus'un erkeklerden hoşlandığını bilmek Sirius'u biraz tedirgin ediyordu, bu anlamda... yani... Sirius, Remus'un ona hiç bu şekilde bakıp bakmadığını merak ediyordu. Remus da Sirius'un ateşli olduğunu düşünüyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE CASUS // JEGULUS ÇEVİRİ
Novela JuvenilRegulus Black kızgındı. İntikam istiyordu. Kendisine yapılan onca şeyden dolayı dünyanın yanmasını izlemek istiyordu. James Potter'la sevişmek istiyordu ama bu onun mezara götüreceği bir sırdı. İntikam, Potter'ı gördüğünde onu boğan her ne ise ondan...