-46-

177 23 9
                                    

Bir kalp kırıldığında her parçası farklı bir acıyı barındırırdı. Bunlardan birinde, herhangi birinin gerçek olup olmadığını merak etmenin acısı da vardı. Her şeyini verdiğin kişi seni hiç sevmiş miydi? Yoksa herşeyi yalan mıydı? Bir insanın bir başkasını bu kadar çok, bu kadar umutsuzca sevebilmesi, onun da bunu hissetmemesi imkansız gibi görünüyordu. Ancak James bunun olabileceğini tahmin ediyordu. Bu gerçekten oluyordu. Bunun onun başına geleceğini hiç düşünmemişti. Bunun onun için bir anlamı var mıydı? Amacı neydi? Regulus bunu James'e neden yapmıştı? Neden?

Başka bir parçası çaresizliğin acısını taşıyordu. İstemenin ve sahip olamamanın sonsuz ıstırabını. Çünkü  kalp kırılsa da sevmekten vazgeçmezdi. Sadece bu aşk artık acıtıyordu. Bir dahaki sefere o kişiyi  gördüğünde isteyecekti ama bir daha asla alamayacaktı. Bu da bir insanı delirtmek için yeterli bir sebepti. Özlem. Özlem. James hayatının geri kalanını sahip olamayacağı bir şeyi isteyerek geçireceğini düşünüyordu.

Başka bir parça belirsizliğin acısını taşıyordu. Şimdi ne olacaktı? Onu düşünerek geçirdiği saatlerde şimdi ne yapacaktı? Satırlarının şeklini, sesinin tonunu, teninin kokusunu ezberlemeye ayırdığı zamanlarda. Şimdi neye odaklanacaktı? Hissettiklerini nereye koyacaktı? 

Bir parçası anıların acısını taşıyordu. Her şey düşündüğü kadar mükemmel olmadığını söyleyen yeni farkındalıkla körelmiş ve donuklaşmıştı. Ama hâlâ oradalardı. Ve ona musallat oluyorlardı. Gittiği her yerde o kırık parçayı çeken bir şey vardı. Bir yankı gibi. Birbirlerine bakıp gülümsedikleri yer. Birbirlerinin yanlarından geçerlerken ellerinin dokunduğu yer.  Onun güldüğünü gördüğü ve kahkaha sesinin içinde olduğu dünyayı daha parlak yaptığını  düşündüğü yer.  James'in önündeki iki ay boyunca Hogwarts'ın koridorlarında nasıl yürüyeceği ve her adımda nasıl  dağılmayacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Öyle ya da böyle kalenin her yerinde izlerini bırakmışlardı. Kaçmak imkansız olacaktı.

Ama yine de James için en kötüsü son parçaydı. Diyordu ki, biz yeterli değildik. Sahip olduğumuz her şeyle sevdik ve hiçbir şeyin karşılığını alamadık, o yüzden durmalıyız. Bir daha asla sevmeyeceğiz çünkü ne anlamı var ki? Onun için doğru kişi olduğumuzu sanıyorduk ama ikinci bile değildik. James... ah. James bir aptalın tekiydi. Regulus'u öpmüştü ve onu can evine çektiğini sanmıştı . Sonunda,James'in sadece yol kapatan bir engel olduğu ortaya çıkmıştı. James, Regulus'un evinde değildi ve hiçbir zaman da olmamıştı, öyleyse neden başkası için olsundu ki?

Kırık kalbinin son parçası James'e şunu söylüyordu: Biz iyiydik. Yeterince iyi değildik.

Bu yüzden denemeyi bırakacağız.

*****

Regulus aynı sayfayı art arda beş kez okuduğundan oldukça emindi ama üzerindeki kelimeleri işleyecek kadar konsantre olamıyordu. Elinden geçirdiği kitap safkan ailelerin tarihiyle ilgiliydi. Özellikle Gaunt soyuna ilişkin bölümü okuyor ve bu bölümün Hortkulukları bundan sonra nerede arayacağı konusunda kendisine biraz ilham vereceğini umuyordu.  Regulus, Hogwarts'ta daha fazlasının olduğunu düşünecek kadar saf değildi.  Riddle onları etrafa dağıtarak bulunma şanslarını azaltmış olmalıydı.

Salazar Slytherin ile akraba olduğu  için,onların iyi bir başlangıç ​​noktası olduğunu düşünüyordu çünkü Riddle bu tür şeyleri önemsiyordu. Bu yüzden, okuldan çıktığında bakmak isteyebileceği yerleri titizlikle yazmaya çalışıyordu.

Ancak görevi ne kadar önemli olsa da odaklanamıyordu.  Bekliyordu. Kapının açılmasını ve en yakın arkadaşının içeri girip ona yeni bir kapı açmasını bekliyordu. Anlaşmışlardı. Yüzüklerin bağlantısı aracılığıyla Dorcas'ın ne söyleyeceğini (aşağı yukarı) tartışmışlardı.  Regulus hazırdı ve her şeyin sahte olduğunu biliyordu.  Dorcas'ın özellikle bunu yapmak istemediğini biliyordu.

SADECE CASUS // JEGULUS ÇEVİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin