James bitkindi ama şikayet edemiyordu - şikayet etmeyecekti - çünkü dolunay oldukça güzeldi. Biraz yorgunluğun hiçbir önemi yoktu, özellikle de Remus'un gerçekte yaşadıkları karşısında. Böylece şakaklarındaki hafif zonklamayı ve yorgun gözlerindeki kaşıntıyı görmezden gelip yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
Aylak sakin kalmıştı. Barakada onlarla oynamış ve çok az sorun çıkarmıştı. Gece oldukça çabuk akıp gitmişti. Yasak Orman'da Regulus'la yaşanan olaydan sonra, hepsi bu kez onu içeride tutmanın en iyisi olacağı konusunda hemfikir olmuşlardı.
Duş sıcacıktı. James'in sırtındaki yorgun kasların bir kısmını çözmüştü. Bugünün ilerleyen saatlerinde en az bir saat uyuyabileceğini umuyordu, aksi takdirde berbat bir erkek arkadaş olacak ve bu gece İhtiyaç Odası'nda bayılıp kalacaktı. En azından Reg şimdi nedenini biliyordu. Bu durum hayatını kolaylaştırıyordu.
James duşunu bitirdiğinde esneyerek banyodan çıktı ve uykulu bir şekilde kendisini bekleyen Peter ve Sirius'a doğru başını salladı. Üçü birlikte ayaklarını Büyük Salon'a sürüklediler. Esnemeler ve bitkinliğin sessiz iç çekişleri vardı.
Birlikte masanın üzerine çöktüklerinde Mary, "Ölüye benziyorsunuz," dedi.
Sirius homurdanarak kahveye uzandı. Peter, James'in omzuna yaslanarak hemen uykuya daldı. En az diğerleri kadar yorgun olan ama birinin normal davranması gerektiğini anlayan James, Mary'ye gülümsedi.
Omuz silkerek, "Dün geceki planımıza kendimizi kaptırdık" dedi. “Neredeyse hiç uyuyamadım.”
"Remus nerede?" Marlene, sanki Remus'un birdenbire ortaya çıkmasını bekliyormuş gibi etrafına bakarak sordu.
“Gübre bombalarıyla deneyler yapıyorduk. İçlerinden biri patladı ve yüzü yandı. Revirde," diye açıkladı James sıradan bir şekilde. "Birkaç saat sonra çıkacak."
Mary güldü.
Sağında oturan Lily, James'e gözlerini kıstı ama yorum yapmadı. Bunun yerine çayını yudumlayarak "Şakacı günlerinizin bittiğini sanıyordum?" diye sordu.
Artık neredeyse yarım litre siyah, acı kahveyi içmiş olan Sirius öne doğru eğildi. “Bir istisna yapıyoruz. Biliyorsun, Slytherin'lerin içine Godric korkusunu salmak için."
Mary memnun halde ellerini çırptı. "Sizleri seviyorum! Eğer yardım edebileceğim birşey olursa bana haber verin."
Marlene, "Dorcas'ı bu işin dışında bırakın" diye uyardı. "Kız arkadaşıma şaka yapmak yok."
James ve Sirius'un ikisi de hakarete uğramış ifade takındılar. “Asla yapmayız! Zaten Dorcas bir Slytherin olarak sayılmıyor," dedi Sirius, sesi gerçekten kırılmış gibi geliyordu. "Hadi ama Marls. Sen beni iyi tanıyorsun."
James başını sallayarak ekledi: “Güvende olacak, endişelenme. Size bilgi vereceğiz."
Belki Regulus'u da uyarmalıydı. Ama James onu şaka yapacaklarını anlayacak kadar iyi tanıyordu. Regulus kimsenin ona özel muamele yaptığını fark etmesi riskini göze almazdı. James, kendisinin nasıl algılandığı konusunda titiz olduğunu fark etmişti.
Koridorun karşısındaki Slytherin masasını inceleyen James kaşlarını çattı. Regulus orada değildi. Crouch ve Evan'ı Lestrange'le otururken buldu; o çocuk bugünlerde her zaman onların yörüngesindeydi.
James, "Marls," dedi. "Dorcas nerede?"
Marlene hızla Slytherin masasına göz attı. "Ah. Dün gece yurtta uyudu. Kahvaltıya ineceğini düşünmüştüm."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE CASUS // JEGULUS ÇEVİRİ
Novela JuvenilRegulus Black kızgındı. İntikam istiyordu. Kendisine yapılan onca şeyden dolayı dünyanın yanmasını izlemek istiyordu. James Potter'la sevişmek istiyordu ama bu onun mezara götüreceği bir sırdı. İntikam, Potter'ı gördüğünde onu boğan her ne ise ondan...