James sözünü tutarak pazartesi gecesi çatıya çıktı. Regulus onu bir daha öldürmeye çalışmadı sadece sigarasını içti. James Rubik küpü üzerinde çalıştı. İlk gün pek konuşmamışlardı, sanki kaynamaya bırakılmaları gerekiyormuş gibi. James, Regulus'un henüz ona güvenmediğini hissedebiliyordu ki bu da sorun değildi. James sabırlı olabilirdi. Güvenini kazanacaktı. İçinden bir ses ona Regulus'un buna değeceğini söylüyordu; yeter ki James duvarlarındaki küçük çatlaklardan geçebilsindi.
Salı gecesi daha iyiydi. James, Regulus'a Rubik küpü üzerinde çalışırken süpürgeleri sormuş ve markaları, modelleri ve teknik özellikleri tartışarak neredeyse iki saat harcamışlardı. Bu James ve Regulus'un şimdiye kadar yaptığı en uzun konuşmaydı. Regulus, James'e, daha doğrusu onun marka seçimine hakaret etmişti. Ama James bunu umursamamıştı çünkü Regulus'un sesinde daha az keskinlik vardı.
Bir hafta geçti. Neredeyse her gece çatıda buluşuyorlardı. Cumartesi günü atlamayı kabul etmişlerdi çünkü iz bırakmadan ortadan kaybolmaya devam etselerdi arkadaşları bunu anlardı. Bu Regulus'un fikriydi ve James de hemen kabul etmişti. Pazar günü tekrar buluşmuşlardı. Ve Pazartesi. Ve Salı.
Quidditch oyunlarından ve taktiklerinden bahsetmişlerdi. Muggle TV'sinden. Regulus, James'e James'in büyüleyici bulduğu arabalardan bahsetmişti. Mezun olur olmaz kendisine bir tane alacağını söylemişti. James, Regulus'a babasının laboratuvarından bahsetmişti çünkü Regulus'un iksirleri sevdiğini ve James'in babasının yenilikçi bir güzellik iksirleri markasıyla tonlarca para kazandığını biliyordu. Okul dedikodularından bahsetmişlerdi çünkü James, Mary MacDonald'ın arkadaşıydı ve her şeyi biliyordu. Regulus, herkes onun yarı zamanlı Muggle Müzik öğretmenine aşık olduğundan şüphelenmesine rağmen, Aritmansi profesörünün Simya profesörüyle ilişkisi olduğuna dair söylentiler olduğunu öğrenince şok olmuştu.
Çarşamba günü James, Rubik küpünü neredeyse hiç bakmadan çözmüştü ve Regulus bu konuda ustalaştığını söylemişti. Bunu, James'in iltifat mı yoksa hakaret mi ettiğini anlayamayacağı kadar belirsiz bırakacak şekilde söylemişti ama yine de hoşuna gitmişti. James konuya değinmemiş ve bir süre hiçbir şey konuşmamışlardı. Bunun bir tür tampon işlevi gördüğünü fark etmişti, çünkü James onlar konuşurken sorunu çözmekle meşgul olsaydı, o zaman başka hiçbir şeye yer kalmazdı. Ama artık onunla uğraşmasının bir anlamı olmadığını biliyordu. Biraz farklı bir histi ama iyi hissettiriyordu.
Perşembe gecesi James, Regulus'a eskisinden daha yakın oturmuştu. Diğer çocuk bunu kabul etmese de uzaklaşmamıştı. James bunu bir zafer olarak sayıyordu. Gökyüzü bulutlu ve rüzgar serindi. Ekim ortası olduğu için havalar soğumuştu ve çatıda oturmak artık pek de rahat hissettirmiyordu.
"Burada oturulmayacak kadar soğuk olduğunda ne olur?" James sordu. Regulus paketindeki son sigaralardan birini yaktı. James zaten daha fazlasını almak için yarın gizlice Hogsmeade'e gitmeyi planlamıştı.
Regulus ona yan gözle baktı, sonra dumanı üfledi. "Bir büyücü olduğunu unuttun mu?"
James alay etti. "Ah, hadi ama Regulus. Isıtıcı büyüler sadece kısa bir süreliğine işe yarar ve pek de hoş olmazlar."
Regulus omuz silkti. Sigarasından bir nefes çekti. James onu, yanan ucun gözlerine yansımasını veya onu tutan parmaklarının zarif kıvrımını izliyordu. Regulus, James'in şimdiye kadar gördüğü en güzel insandı ve onunla vakit geçirebildiğine hâlâ inanmıyordu.
James, "Bir şeyler bulacağım," dedi. "Gidecek başka bir yer bulacağım"
Regulus kaşlarını çatarak derin bir ifadeyle ona baktı. James bunu kolaylaştırmak istiyordu. Parmağını kaşlarının arasındaki noktaya bastırma isteği hiç kaybolmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE CASUS // JEGULUS ÇEVİRİ
Ficção AdolescenteRegulus Black kızgındı. İntikam istiyordu. Kendisine yapılan onca şeyden dolayı dünyanın yanmasını izlemek istiyordu. James Potter'la sevişmek istiyordu ama bu onun mezara götüreceği bir sırdı. İntikam, Potter'ı gördüğünde onu boğan her ne ise ondan...