Bu kötü bir fikirdi. Bu sadece... kötü bir fikirdi.
Sirius, bu konuşmayı erteleyebilirdi. Ama korkuyordu. Bunun eline geçen tek fırsat olduğundan korkuyordu ve eğer Remus hakkında paniğe kapıldığı için bu fırsatı kaçırsaydı... Sirius, kardeşinin ona bir şans daha vermeyeceğinden emindi.
Bu yüzden ertelemedi. Şimdi burada- Astronomi Kulesi'nde Regulus ve James'in harita üzerinde hareket etmesini izliyordu. Yakında burada olacaklardı.
Sirius'un gözleri parşömen üzerinde gezindi. Onun izni olmadan 'Remus Lupin' ismine takıldı.
Geriye dönüp bakıldığında, arkadaşına aşık olduğu çok açıktı.
Remus güzeldi. Sirius artık bunu anlıyor ve kafasındaki ona bunun yanlış olduğunu söyleyen sesi geri ittiği için gurur duyuyordu.
Bu ses annesininkine çok benziyordu.
Titreyerek sanki bu düşünceden kurtulmak istiyormuş gibi başını salladı. Ona kendi saçmalıklarını söyleyen ve daha sonra aptallığının derinliğini fark etmesine neden olan kişinin Regulus olduğu gerçeği... şaşırtıcıydı. Sirius, küçük kardeşini korumak için o kadar çok zaman harcamıştı ki, belki de bu onun kendi başının çaresine bakabileceğini hiç düşünmediği içindi. Ve o yapıyordu. Sirius'tan daha iyi bir şekilde hem de.
James hâlâ o evde yaşadığını söylemişti. Buna rağmen Regulus, Walburga'nın önyargılarından kurtulmakta kaçak Sirius'a kıyasla çok daha az sorun yaşıyordu. Peki bu Regulus'un çok güçlü olduğunu kanıtlamıyordusa neyi kanıtlıyordu? Sirius küçük kardeşiyle gurur duyuyordu.
Bu düşünceler onu biraz boğdu ve kendini tekrar kontrol altına almak için derin nefesler alması gerekti.
"Sirius," James ona seslendi. Döndüğünde James ve Regulus'u yan yana gördü, pelerin James'in elinde asılı haldeydi.
Sirius başını salladı. Regulus James'e baktı ve James ona ifadesini biraz yumuşatacak bir şeyler söyledi. Aslında aynı değildi, çünkü Regulus'un James'e bakışında kardeşçe hiçbir şey yoktu ama yüz hatlarının yumuşaması Sirius'a Regulus'un küçük olduğu ve gittiği her yerde gömleğine yapıştığı zamanları hatırlatmıştı.
James, Regulus'a hızlı bir öpücük verdi. Sirius kıpırdamadı. Hala kardeşini... ehm... dürtüleri olan biri olarak düşünmekten hoşlanmıyordu. Ama aynı zamanda aptal da değildi. Ve ona öyle geliyordu ki James ve Regulus'un sahip olduğu şey sağlamdı. Gerçek, söyleyebildiği kadarıyla. Bu nedenle, ancak dikkatini çektiğinde bu konuda histerik davranacaktı.
James onlara, "Merdivenlerin dibinde nöbet tutacağım" dedi. Daha sonra görüş alanı dışında kaldı.
Regulus ihtiyatlı bir şekilde korkuluklara yaklaştı. Siriusun paketine benzer bir paketten bir sigara çıkararak yaktı. Sirius şaşırmıştı. O da aynısını yaparak kendi sigara paketinden bir tane çıkarıp yaktı.
Sessizce, omuz omuza sigara içiyorlardı. Sirius bir şey söylemesi gerektiğini biliyordu. Regulus buraya dinlemeye gelmişti ve küçük pislik onu öldürseydi bile tek kelime etmeyecekti.
Peki Sirius nereden başlayacaktı? O ne diyecekti?
Sirius ona neden kaldığını sormak istedi. Ama sebebini duymak istemiyordu. Sirius, Regulus'u yanında götüremediği için üzgün olduğunu söylemek istedi. Ama gittiğine pişman değildi.
Regulus, "James'e Fransızca konuştuğunu söylememişsin" dedi. Bu bir soru değil, bir gerçekti. Ama Sirius yine de cevap verecekti çünkü nasıl başlayacağı konusunda paniğe kapılmıştı ve her şeye rağmen Regulus ona bir kemik atmıştı. Sanki zamanın sınırlı olduğunu biliyormuş ve bu, ne kadar zayıf olursa olsun aralarında bir çeşit köprü kurmaları için tek şanslarıymış gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE CASUS // JEGULUS ÇEVİRİ
Teen FictionRegulus Black kızgındı. İntikam istiyordu. Kendisine yapılan onca şeyden dolayı dünyanın yanmasını izlemek istiyordu. James Potter'la sevişmek istiyordu ama bu onun mezara götüreceği bir sırdı. İntikam, Potter'ı gördüğünde onu boğan her ne ise ondan...