Sonraki iki gün acı vericiydi. James onları başka şekilde tanımlayamazdı. Acı içinde uyanıyor ve yatağa özlemle gidiyordu. Aradaki boşluk kaçamak bakışlarla, sabırsızlıkla ve özlemle o kadar doluydu ki James bununla içten içe aydınlanmış hissediyordu.
Ne zaman gözleri yemek zamanlarında salonun karşı tarafında veya ders aralarında rastgele bir koridorda Regulus'a rastlasa, James, ona doğru yürümek ve bir şey söylemek, bir şey yapmak istemesi konusunda kendini dizginlemek zorunda kalıyordu.
James onunla muggle meseleleri, Quidditch ya da müzik hakkında konuşmak istiyordu. En sevdiği şarkının adını tekrar sormak istiyordu çünkü Fransızca olduğu ve aklında kalamadığı çok açıktı, ancak her kelimeyi tekrarlayana kadar dinlemek istiyordu.
Eğer James öpüşmeden önce Regulus'a takıntılıydıysa, artık yüzde yüz onu istiyordu.
James Pazartesi sabahı baykuşuyla Regulus'a bir not gönderdi ve Regulus'un bunu okumasını izledi. Dıştan hiçbir değişiklik yoktu ama James, Regulus'un notu katladığını ve sanki saklamak istediği bir şeymiş gibi cebine koyduğunu fark etti. James bunu iyi bir işaret olarak algılamayı seçti.
Not basitti:
Onunla konuşana kadar çatıya gelemem. Henüz şansım olmadı.
J
James bunun yeterli olduğunu umuyordu çünkü gerçekten ama gerçekten Sirius'la konuşacak cesareti toplayana kadar çatıya çıkamazdı. Henüz Sirius'a söylememiş olmasına rağmen sözünden dönmeyi ve Regulus'u aramayı düşündü ama bu kaygan bir zemindi. James bunun umutsuzluk konuşması olduğunu biliyordu ancak en yakın arkadaşına bunu yapamazdı.
James, eğer birbirlerini yalnız bulurlarsa Regulus'u tekrar öpmekten kendini alamayacağını biliyordu, bu yüzden uzak durmak zorundaydı. James beklemenin acı dolu hasretine katlanacak ama Sirius'a bu şekilde ihanet etmeyecekti.
Zordu. Onun ve Sirius'un gerçekten yalnız kaldığı ve James'in -çok utanç verici bir şekilde- çekindiği çok az an vardı. Neyden korktuğundan bile emin değildi ama dehşete düşmüş durumdaydı. Belki de Sirius'un Regulus'u o evde kalmayı seçtiği için asla affetmediği ve asla affetmeyeceği içindi. Belki de Sirius daha fazla mücadele etmediği için kendisinden nefret ettiği içindi. Regulus'un tercihi olmasına rağmen kardeşini terk ettiği içindi. Ya da belki, ki bu da bir ihtimaldi, Sirius korumacı davranacak ve küçük kardeşine dokunduğu için James'e tokat atmak isteyecekti. Belki de yukarıdakilerin hepsiydi. Ve James, Sirius'la olan ilişkisine güveniyordu ama Regulus, Regulus'tu. Sirius'un James'in kardeşi hakkında tam olarak anlamadığı derin, karmaşık hisleri vardı.
Ona bunu söyleme fırsatı salı günkü Quidditch antrenmanı yoluyla geldi.
Antrenmanın sonunda Sirius onun üzerine atladı ve tüm takım onları çimlerin üzerinde yalancı kavgalar ederken bıraktı. Duşa vardıklarında herkes çoktan gitmişti. James ya şimdi ya da asla olduğunu biliyordu ama aynı zamanda Sirius'a Quidditch soyunma odasında küçük kardeşine aşık olduğunu söyleme düşüncesiyle tuhaf hissediyordu.
Böylece sessizce duş aldılar. James işini Sirius'tan önce bitirdi çünkü adam saçını yıkamak için çok fazla zaman harcıyordu. Ve sonra James giyinip bekledi.
"Çatalak," dedi Sirius kabinden çıkarken. "Bir sorun mu var?"
James kaşlarını çatarak arkadaşına baktı. "Ne gibi?"
Sirius basitçe, "Son iki gündür tuhafsın" dedi. "Bildiğin gibi. Ben hep buradayım."
James derin bir iç çekti. Esas koridorun ortasındalardı ve orası yeri değildi. Herkes her an yanından geçebilirdi. Ama eğer şimdi yapmazsa, hiç yapmayacaktı ve James, Regulus'la daha birleşemeden onu kaybetmeyi hayal bile edemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE CASUS // JEGULUS ÇEVİRİ
Teen FictionRegulus Black kızgındı. İntikam istiyordu. Kendisine yapılan onca şeyden dolayı dünyanın yanmasını izlemek istiyordu. James Potter'la sevişmek istiyordu ama bu onun mezara götüreceği bir sırdı. İntikam, Potter'ı gördüğünde onu boğan her ne ise ondan...