twenty one

1.5K 116 46
                                    

เงือก

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

เงือก

Arabadan indiğimde onu bankta tek başına oturuyor görünce koştum. Sırtı bana dönük oturduğu için yüzünü görememiştim ta ki karşısına geçene dek. Gözlerimin gözlerine değdiği ilk an donup kalmıştım.

Ağlamaktan kızarmış olan gözleri, belki de kendisinin çekerek dağıttığı saçları ve hâlâ yanaklarında kurumamış olan göz yaşlarıyla karşımda oturan adam Taehyung değildi de sanki acının beden bulmuş haliydi...

Dilim tutuldu, ağzımdan çıkacak her bir kelime anında ona zarar verir diye korkmuştum. Dokunsam kırılacak gibiydi, buna sebep olan ben olursam öleceğimi hissediyordum.

Taehyung gözlerini benden alıp elindeki sigarasını dudaklarına götürdü. Elleri zangır zangır titriyorken sigarayı dudaklarına yaklaştırmak onu zorlamıştı. İçine çektiğinde biraz daha küllendi sigara. Geri dumanı verirken bana gelmemesi için kafasını yukarı kaldırdı, ardından bir hıçkırık kaçtı ağzından. Sesli bir şekilde ağlamaya başladı.

Acı içinde kıvrandığı, yüzünün her bir yerinde belli oluyordu fakat gözlerine bakmak bile yeterliydi bunu anlamak için.

Onu böyle görmek kalbimi sıkıştırıyorken yanına oturdum çekingence. Ne o bir şey söylemişti ne de ben. Taehyung bir kez daha götürdü sigarısını ağzına. Fakat bu sefer almak yerine dudaklarında bırakıp kafasını geriye attı ve gözlerini kapadı sımsıkı.

Daha fazla izleyemiyordum bu yüzden ağzındaki dalı alıp attım hızla. Taehyung gözünü açmadı, ellerini saçlarından geçirip başına birkaç kez vurduktan sonra kulaklarını kapattı.

Yanaklarım çoktan ıslanmıştı, silme gereği duymadan ellerimi uzattım. Kulaklarını sertçe kapatıyordu, bunu engellemek için usulca ellerini oradan indirdim. Bırakmak yerine avuçlarımın içine aldım. Derin bir nefes verip bana bakması için ona seslendim fısıltıyla.

"Ben buradayım, geldim."

Kızaran gözlerini açan Taehyung bana baktı. Ağlamamak için kendisini zorlarken çenesi titredi, benim içimde bir şeyler koptu sanki. Her bir saniye akan yaşlarının ardından gözleri doluyordu, başımdan aşağı karnar sular dökülüyordu. Yemin ederim belki de şu an ondan daha çok yanıyordu canım...

"Jennie..."

Sesini duymak iyi hissettirmesi gerekiyordu ama aksine ben biraz daha nefessizliğe yaklaşmıştım. Sesinde ne bir umut vardı ne de bir yaşam belirtisi. Ölü gibiydi...

"Kendimden o kadar nefret ediyorum ki... ben... ben ne yapacağımı bilmiyorum Jennie."

Bakışlarımı bir an olsun ondan almıyorken ona biraz daha yaklaştım ve "Kendinden nasıl nefret edersin?" dediğimde bakışlarını götürdü benden. Bir elimi yanağına koydum, bana yeniden bakması için başını çevirdim. Kaşlarını çattı çaresizce. Sustu. Sessiz kaldı. Ağzını açsa belki de sabaha kadar susmadan yanardı dertlerini. Öyle bir birikmişlik var gibiydi.

color me blue • taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin