18.10.2023
Yazım hatalarını görmezden gelin lütfen.
İyi okumalar.
°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
Açık kahve tonlarına sahip uzun saçlarını kulağının arkasına alan çocuk, pek de sağlam olmayan beton yapının koridorunda yürürken oldukça çekingen hareket ediyordu.
Koridorun köşesinde bulunan, duvarın üst kısmını boydan boya kaplayan aynanın önünden geçerken kısa bir an durdu. Aynadaki yansımasına bakarak birkaç saniye dikildi koridorda.
Elini kendi yansımasına doğru uzatırken aynadaki görüntüsüne baktı. Güzeldi, hayatında küçük veya büyük herkesten duyduğu bir iltifattı bu.
Açık bir kahve tonundaki saçları, parlak ela harelere sahip güzel gözleri ve yüzündeki minik kahve izlerle Lee Felix çok güzel bir çocuktu.
Yaklaşık iki haftadır bu yetiştirme yurdunda kalıyordu. Ailesini kaybetmişti, kendi ülkesini, kendi evini ve kendi hayatını kaybetmişti. O Felix olarak yaşadığı hayatından kapı dışarı edilmişti ve Yongbok olarak bambaşka bir yerde bir yaşam sürmesi gerekmişti.
Uçak yolculuğu yapmak isteyen kendisiydi, buraya gelmek kendi isteğiydi. Babasının pek hevesli olmadığı bu aile gezisini annesiyle beraber planlamıştı. Babasını ikna etmek için ikisi çok uğraşmışlardı ve babası en sonunda hem eşinin hem de oğlunun ela gözlerindeki hevese ve isteğe karşı koyamamıştı.
Keşke koysaydı, o zaman Felix ailesini öldürmüş olmazdı.
Öyle demişti akrabaları, henüz on üç yaşına yeni giren Felix'i ailesinin ölümüne sebep olmakla suçlamışlardı ve hiçbiri kendisini bu yabancı yerde almaya gelmemişti.
Neşeli ve tatlı bir çocuk olan Felix, tüm ailesinin mutluluk kaynağı olan küçük bedeni günlerdir mutsuzdu. Uzun süredir gülmüyordu ve kendisini çok yalnız hissediyordu.
Burayı sevmemişti, buradaki çocuklar da onu sevmemişlerdi. Eğer sevselerdi Felix'in canını yakmazlardı. Felix'in ailesinden gördüğü en büyük şiddet yanaklarının sıkılmasıyken buradaki çocuklar Felix'in canını daha çok yakıyorlardı.
Felix ailesiyle beraber sahip olduğu son anıyı simgeleyen kağıt parçasını ceketinin cebine koyarken yüzünde hem hüzünlü hem de gergin bir ifade vardı. Hyunjin'in hayatı hakkında gönderilmiş olan mesajlar açık telefonunun ekranında parlarken koltukta oturan Minho'nun zihni Lesha ve Hyunjin'in resimleriyle doluydu.
Jeongin'in ölüm belgesi çıkartılmış olarak elinin altındaydı. Bu belgeye günler önce Changbin'in yaptığı araştırma sonucu ulaşmışlardı. Belge çok ayrıntılı değildi, gönderilen resimdeki belge tam anlamıyla ayrıntılı versiyonuydu ve şimdi bazı detaylar göze çarpıyordu. Hyunjin Jeongin'i çok güzel öldürmüştü.
Ve eğer sevgilisi de yaşıyorsa işler o zaman içinden çıkılmaz bir hâl almış olabilirdi. "Yalan değildi Minho."
Minho çenesine yasladığı elini çekerek doğruldu, gözlerini birkaç defa kırpıştırması gerekmişti. "Ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cimetière de Lee'
Fanfiction{Hyunholix} Silah ticareti yapan, yüzlerce silah fabrikası olan ve her sene açık ara farkla silah satışlarında zirveye oynayan bir silah taciri; Lee Felix. Kimsenin cesaret edemeyeceği yerlere hiç zorlanmadan uyuşturucu ulaştıran, bilinen en güçlü...