1.1

430 60 108
                                        

17.09.2023

İyi okumalar.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

3 saat önce

Changbin omuzundan ittiriyor olduğu adamla beraber ilerlerken son derece ciddi bir ifade vardı yüzünde. Büyük bir fabrika deposunun içinde, üst katta yer alan Minho'nun küçük odasına ilerliyordu.

Adamı yaklaşık 24 saatlik bir işkenceden çıkartmıştı ve bu adam Minho dan başka kimseyle konuşmayacağını söylüyordu.

Changbin bu tarz durumlarda adamın ciddi mi yoksa işkenceden kurtulmak için numara mı yaptığını anlayacak kadar uzun süredir insanların işkencelerine yakından tanıklık ediyordu.

Bu kolundan tutup sürüklediği adam ise işkencede olduğu 24 saati sadece gülerek ve Changbin'i delirterek geçirmişti. "Gülmeyi kes yoksa seni merdivenlerden aşağı iteceğim."

Çıktıkları yüksek merdivenin sonuna gelip Minho'nun odasının bulunduğu koridorun başına geldiklerinde Changbin adamın kolunu sıkmıştı. Karşılık olarak daha yüksek sesli bir kahkaha atan genç Changbin'e dönerek öpücük attı. "Merdivenden düşürmekten çok daha kötülerini yaptın ya bebeğim."

Kafasını iki yana sallayarak sakin kalmaya çalışan Changbin Minho'nun odasına ilerlemiş, kapıyı tıklamıştı. "Müsait misiniz patron?"

"Gelebilirsin Changbin."

Hyunjin Minho ile beraber bugün buraya gelmişti ve şimdi ise kendisine gelebileceğini söyleyen Hyunjin'di. Changbin kapıyı ittirerek açmış, kolundan tuttuğu adamı ittirmişti. "Geç şuraya. Patron bu herifin sa- Hyunjin?"

Hyunjin tırnağına sürmekle uğraştığı ojeden kafasını kaldırıp Changbin'e bir bakış atmış, "Minho'ya telefon geldi çıktı, birazdan gelecek." demişti.

Üzerindeki kıyafetleri yırtık pırtık durumda olan, her yerinden kan akan ve yüzünün çoğu yeri kızarmış ve morarmış olan adam, koltukta oturup bakımlı tırnaklarına oje süren genci izliyordu.

Beyaz bir tişört vardı üzerinde. Kırmızı deri bir etek giyiyor, üstten toplanmış, güzel bir şekilde modellendirilmiş kırmızı saçlarıyla çok güzel gözüküyordu. "Vay canına, bu kadar güzel bir patronun olduğunu söyleseydin en baştan konuşurdum."

Changbin adamı omuzundan tutup yere ittirerek yere düşürmüş, genç diz çöktüğü yerden Hyunjin'i izlemeye devam etmişti. "Kes sesini, ölmek istemiyorsan gerçekten kes sesini."

"Her halükarda öleceğim ya, mümkünse onun tarafından öldürülmek istiyorum."

Hyunjin sürdüğü koyu kırmızı tonlarındaki ojeyi koltuğa bırakmış, tırnaklarına hafifçe üflemeye başlarken ilk defa Changbin'in yanında getirdiği adama bakmıştı.

Kıyafetleri birkaç gün önceki düzgünlüğünün aksine tamamen dağılmış ve yırtılmış olan, yüzünün her yeri yara bere içindeki, diz çökmekte olan genç gülümsemiş, önünde bağlı ellerinin ikisini de Hyunjin'e uzatmıştı. "Ben Taehyun, sen kimsin?"

Hyunjin adamın kendisine uzattığı ellerine bakarak diğer elini yüz hizasına çıkartmış, tırnağındaki ojeyi üfleyerek kafasını çevirmişti. Taehyun yüzünde büyüyen gülümsemeyle Hyunjin'i süzmüş, çöktüğü yere oturmuştu.

Birkaç saniye sonra odanın kapısı tekrar açılırken Minho kapıdan içeriye girmiş, elindeki biten sigarayı rastgele bir yere fırlatmıştı. "Tamam Changbin, kayda değer bir şey?"

Cimetière de Lee'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin