2.3

353 43 50
                                    

12.02.2024

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Jeongin arabasını Seungmin'in bürosunun önüne park ettiğinde söyleniyordu. Çok önemli bir konu görüşmeleri gerekiyor bahanesiyle yemek organize eden Seungmin'in, son anda bir davayla ilgilenmesi gerekmişti.

Buradan çıkıp Jeongin'i almaya gidip restoranta giderlerse çok vakit kaybedeceklerdi çünkü Jeongin restoranta çok ters bir istikamette kalıyordu. Bu yüzden Jeongin'i aramış, büroya çağırmıştı. Beraber restoranta geçeceklerdi.

Jeongin kafasını cama geçirmemek için kendisini tuttu. Seungmin'e yeniden bağlanıyordu ve tam anlamıyla bir aptaldan farkı yoktu. Söylene söylene araçtan indi.

Soğuk hava yüzünden kabanına daha sıkı sarılarak kararmaya başlayan sokakta yürüdü. Zihninde Seungmin'in yapmasını istediği şeyi geçiriyordu. Üç gün önce Seungmin den Hyunjin ile arasını düzeltmesini istemişti, yapabilmesini umuyordu.

Büronun kapısından geçtikten sonra kendisini karşılayan asistana bakıp ne demesi gerektiğini düşündü. "Kim Seungmin ile görüşeceğim."

"Randevunuz var mıydı?"

Jeongin yüzünü buruşturdu. "Hukuk konuşmak için değil ama bir randevuya davet edildiğime eminim."

Asistan kadının yüzündeki garip ifade birkaç saniye sonra solarken masasındaki bir kağıt parçasına uzandı. "Yang Jeongin olabilir misiniz?"

"Evet?" Jeongin'in sorgulayıcı tavrına karşılık hafifçe eğilerek selam vermişti. "Bay Kim geleceğinizi söylemişti, koridorun sonundaki oda."

Jeongin yalnızca kafasını sallamakla yetinirken yavaş adımlarla koridorun sonuna doğru ilerledi. Aralık duran kapıya yaklaştığında tıklayıp tıklamamak konusundaki güvensizliği, içeriden gelen sesle kesilmişti. "Yaşadığını söylememem neden bu kadar büyük bir sorun oluyor anlamıyorum."

Jeongin kaşlarını çatarak duraksarken Seungmin'in tekrar konuşmasıyla bir telefon konuşmasına kulak misafiri olduğunu fark etmişti. "Bar işleten kendi halinde bir çocuktan bahsediyoruz baba. Hyunjin ile arkadaş olması dışında senin canını nasıl bu kadar sıkabilir bu çocuk?"

"Daha önce defalarca evimize girip çıkmış, oğlunuzla bu kadar yakın olmuş daha erken fark etseydiniz yanlış biri olduğunu? Şimdi kalkmış bana ölmesi lazım diyorsun."

Jeongin nefesini tutarken yavaşça geriye doğru bir adım atmıştı. "Ölüsü dirisi ne fark ediyor senin için, basit bir çocuk işte?"

"Baba çocuğun yaşı küçük olabilir ama inan bana dili seni de beni de gömer. Bunu senin söylemene gerek yok bana aşık olduğunu o itiraf etti zaten."

Jeongin hafifçe gülümsemişti, Seungmin günleridir ne kadar sivri dilli olduğundan şikayet edip duruyordu. "Kusura bakma baba ama o çocuk umursamazın önde gideni. Onu ben bile üzemem. Sırf o çocuk bana aşık diye beni sürgün mü edeceksin?"

Sürgün kelimesi kaşlarının çatılmasına sebep olduğunda Jeongin konuşmanın sonuna geldiklerini hissetmişti. "Ya kaçıp gideceğim ya onu öldüreceğim bana başka seçenek sunmuyor musun?"

Jeongin geriye doğru adım atarken gözlerini sıkıca kapatıp açmıştı. Hyunjin'in haklı çıkması onu tekrar ve tekrar yaralamıştı.

Seungmin'in tasması hâlâ babasının elinde Jeongin, kendini korumalısın.

"Düşüneceğim baba."

Hızlı adımlarla geldiği gibi çıkarken arabasını park ettiği yerden uzağa ilerlemiş, caddeye bakan otopark tabelasının asılı olduğu duvarın önüne çökmüştü. Birilerinin değiştiğini sanmak ama değişmediklerini görmek kadar yaralayıcı bir şey yoktu.

Cimetière de Lee'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin