18.04.2024
İyi okumalar.
°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
Hyunjin yatakta gözlerini aralarken karanlık odada etrafına bakınmaya çalıştı. Yan tarafının boş olduğunun hissiyle başını soluna çevirirken Minho'nun gerçekten de olmadığını fark etti.
Yatakta doğruldu, aralık perdeden vuran ay ışığı, duvar saatine yansıyordu ve saat dört olmak üzereydi. Yataktan kalkıp odanın içinde dolaştı, ışık kapalı olduğu için bir yere çarpmamaya özen gösterirken banyo dahil her yere bakmış olsa da Minho'yu bulamamıştı.
Felix'i uyandırıp uyandırmamak arasında kaldı birkaç dakika. Eğer Felix Minho'nun gittiğini öğrenirse onu gerçekten pişman ederdi. Sorun çıkmasını istemediği için yavaşça yatağa tekrar yattı.
Uyuyan Felix'i izlemek için sağına dönmüş, bakışlarını onun yüzüne çevirmişti.
Çok güzeldi.
Uzun kirpikleri yüzüne çok yakışıyordu. Karanlık ortamda beyaz teni üzerindeki kahverengi lekeler dikkat çekiciydi. Dudakları hafifçe aralıktı ve düzenli nefes sesleri, kurumuş dudakları arasından kendisine ulaşıyordu.
Yavaşça yüzüne uzandı. Parmaklarını hafifçe dudağına değdirip gülümsemişti. Ona dokunmak kendisini mutlu ediyordu.
Uyanmasına sebep olmamak için geriye çekildi. Uzaktan onu izlemeye devam ederken gözleri yavaş yavaş kapanıyordu. Felix'in sesini duymamış olsa, ona uykusuna eşlik edecekti.
"Anne."
Hyunjin gözlerini araladı. Felix'in sesini hayal edip etmediğini sorguladığı bir esnada, Felix başını yavaşça sağa sola çevirmeye, başının altındaki yastığa başını sertçe yaslamaya başlamıştı. "Felix?"
Hyunjin yerinde doğruldu, kısık bir sesle fısıldarken elini Felix'in omzuna koymuştu. "Gitme."
"Felix, Felix uyan." Felix'in omzunu yavaşça sarsarken Felix onun elini tutmuştu. Kapalı gözlerinin ardından yüzüne birkaç damla göz yaşı düşmüş, yanaklarında ince birer çizgi oluşmuştu. "Baba."
Hyunjin Felix'in başının altından kolunu geçirdi. Boynundan tutarak onu yataktan kaldırıp kendi üstüne doğru çekti ve yatakta döndü. Kendisi bedenini yatak başlığına dayarken Felix'i göğsüne yaslamıştı. Gördüğü şey kabus gibi görünmüyordu. Ailesi hakkında bilgi sahibi değildi fakat sesinde fazlasıyla sevgi ve özlem var gibiydi.
Yalnızca uyanmasını bekledi.
Birkaç dakika sonra Felix uyanmak yerine sayıklamalarına son vermiş, Hyunjin'in göğsünde tekrar uyumuştu.
Hyunjin zorlanarak da olsa uzanıp telefonunu aldı. Rehberden Changbin'in numarasını bulup aradığında telefonun açılmasını bekliyordu. Fakat Changbin telefona cevap vermedi. "Ne halt ediyorsanız artık."
Bu sefer Chris'in numarasını ararken bir eli Felix'in sırtındaydı. Yavaş hareketlerle elini sırtında gezdiriyordu. "E-efendim Hyunjin?"
Chris'in nefes nefese kalmış sesi Hyunjin'in kulağına ulaştığında Hyunjin kaşlarını yavaşça havaya kaldırdı. "Chris? Müsait miydin?"
Birkaç saniye küçük hışırtılar duyulmuş, Chris'in yutkunma sesi ve derin nefes alış verişlerinden sonra tekrardan kendi sesini duymuştu. "Müsaitim tabi ki, bir sorun mu oldu?" Birkaç saniye sonra tekrar konuştu. "Bu saatte?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cimetière de Lee'
Fanfiction{Hyunholix} Silah ticareti yapan, yüzlerce silah fabrikası olan ve her sene açık ara farkla silah satışlarında zirveye oynayan bir silah taciri; Lee Felix. Kimsenin cesaret edemeyeceği yerlere hiç zorlanmadan uyuşturucu ulaştıran, bilinen en güçlü...